ADNAN BEY

6.2K 402 86
                                    

ADNAN BEY

"Dikkat etsene!"

Çarpışmanın etkisiyle bir adım gerilerken az kalsın düşüyordum. Yanlışlıkla çarptığım adam düşmem için bir hamle yapıp kolumdan tutunca sıcak ellerini hissetmiş kendime gelip düşmeyeceğimden emin olunca bir adım gerilemiştim.

"Özür dilerim..." O kadar soğuktu ki sesim ister istemez tiz çıkmıştı. Çarptığım adam yanlışlıkla elime değdiği için olsa bir süre gözlerimi elimden alamamıştım. Önünden geçip gideceğim sırada kolumdan tutup durdurdu.

"Bu havada nende bu kadar ince giyindin?" Bana daha fazla dokunmasını istemeyerek kendimi biraz geriye çekip başımı kaldırdım. Burası otel girişiydi adama çarpan da bendim. Özür de dilediğime göre neden gitmeme izin vermiyordu.

"Şey..." Ne diyecektim sabah evden erken çıkarken hava güzeldi mi? "Üşümüşsün ellerin buz gibiydi... Bir saniye..."Üstündeki montunu çıkartıp bana verdiğinde inanamayarak ona baktım. "Hayır, gerek yok..."demiştim. İstemiyordum ama o dinlemeden montu üzerime bırakarak "Korkmana gerek yok gündüz vakti sana istesem de zarar vermem..."Demiş sonra da eklemişti.

"İçeriye girelim mi biraz otururuz sende bana neler olduğunu anlatırsın?" Soğuktan dişlerim zangırdarken hareketsiz kalmam daha da üşümeme sebep oluyordu. Adamın verdiği biraz da olsa soğuğu kesmesine rağmen sanki içim donmuş gibiydi. "Sana otel odasına çıkalım demiyorum lobide otururuz..."

"Peki..." Şuanlık gideceğim bir yer olmadığı için teklifini kabul ettim. Adını bilmediğim adam önden giderken bende onu takip etmiştim. Söylediği gibi lobi kısmına geçip oturunca bende sakince oturup verdiği kabanına biraz daha sarıldım. Adam bizim için kahve söyleyince kimse duysun istemiyor gibi biraz öne eğilerek "Korkma anlat başına ne geldi sana yardımcı olabilirim."demiş sonra da eklemişti. "Kusura bakma bodoslama daldım benim Adnan!" demişti.

"Nil..."dedim. Çok da uzun cümleler kuracak güçte değildim. Kahve gelince aç karnına içmek mideme iyi gelmeyeceğini bilmeme rağmen içimi ısıtsın diye bir yudum aldım. "Kusura bakma sormadım aç mısın?" dediğinde yutkunarak başımı başka yöne çevirdim. "Tamam, şöyle yapmalım otelin restoran bölümüne geçip beraberce yemek yiyelim sende o sıra da bana neler olduğunu anlatırsın..."

"Olmaz... Size daha fazla rahatsızlık vermek istemem." Desem de beni zorla yemek yedirmeye götürmüştü. Bu defa kendimi restoran bölümünde bulunca biraz çekinerek etrafıma baktım.

"Ne yemek istersin ne söyleyelim?" Şuan bir toplantı da olmam gerekirken tanımadığım bir kadına zorla yemek yedirme gayreti içindeydim. Bana ilk çarptığında bilinçli yaptığını sanmıştım fakat o buz tutan ellerine yanlışla dokunduğumda içim sızlamıştı.

"Çorba... Sadece çorba istiyorum." Çorba mı? Sadece çorba öyle mi? Garsonu çağırarak onun adına da sipariş verdim. Etrafına utangaç gözlerle bakan kız nedense benim gözlerime denk düşmemek için elinden gelenin en fazlasını yapıyordu.

"Şimdi bana neler olduğunu anlatır mısın?" diye sordum. Kızın ten rengi mi öyle bilmiyorum ama ayın kızıymış gibi bembeyazdı. Vücudundan kanı çekilmiş gibi duran tenine baktıkça merakım daha çok artıyordu.

"Bugün iş görüşmesi için erkenden evden çıktım. Evden hızla çıkarken cüzdanımı almayı unutmuştum. Buraya kadar da otobüsle geldim. Şehrin bu yanına gelmek benim üç vesait değiştirmem demek oluyor. İş görüşmesinden çıkınca eve dönüş için otobüse bindim. Karta para bittiği için çekmedi ama Allah razı olsun şoför de beni yarı yolda bırakmadı. Buraya kadar şey iyiydi. Bu durakta inip kartıma para yükleyecektim ki yanımda cüzdanımın olmadığını fark ettim. Böylelikle yolda kalmış oldum."

"Peki, birilerini aramadın mı? Annen ya da babanı bu soğukta dışarıda mı bekliyorsun?"diye sordum. Kızın samimi şekilde anlatması hoşuma gitse de onun için üzücü bir durumdu.

"Annemi aradım baban isten çıkınca gelip alır dedi. Bende onca saat beklememek adına yürüyordum ki size rast geldim."demişti. Nasıl bir anne bu soğukta bekler derdi.

"Anladım yemeğimizi yedikten sonra seni evine kadar bırakırım."dediğimde kabul etmedi. O sırada çorba servis edilince başlamasını söyledim. Kız çorbayı ürkek şekilde yudumlarken daha fazla utanmaması için yüzüne baktım. Kız fazla naifti fazla kırılgan ses tonu da pamuk gibi yumuşacıktı. "Ne işi arıyorsun?"diye sordum.

"Asgari ücrete çalışabileceğim bir iş olsun yeterli bugün gittiğim yerde öyleydi." Şaka mıydı bu kız... Çorbasını kaldığı yerden içmeye devam edince "İstersen sana iş verebilirim."dediğim anda gözleri kocaman oldu. "Bugün gittiğin işyerindeki insanları da tanımıyordun değil mi? Sanki oraya gitmemiş de benimle iş görüşmesine gelmiş gibi düşünsen olmaz mı?"

Bana yumuşacık gülümseyince olur demişti. Bende onun tam olarak nerde oturduğunu sordum. "Bu çok güzel üç vesait yapmana gerek yok. Tek vesaitle benim şirkete gelebilirsin..."dediğimde çorbasını sonuna kadar içti. "Size çarpan her kadına bu kadar nazik misiniz?" diye sorduğunda hayır, demek genellikle bana çarpan kadınlar bunu bilincinde yaparlardı.

"Sen soruma cevap ver benimle çalışacak mısın?" diye sorduğumda evet, demişti ama önce annesine danışması gerektiğini ekledi. "Annen? Evde bütün kararları annen mi verir?"

"Evet, babamın ikinci evliliği olduğu için babam pek fazla Annemle kavga etmek istemez. Bende karşı gelemem doğurmasa da o beni büyüttü. Üzerimde hakkı çoktur." Şimdi anladım nende soğukta donmana razı geldiğini eğer öz kızı olsaydın soğukta kalmana göz yummaz en kötü ihtimal kendi bir otobüse biner gelirdi. Neyse o kadarı ben alakadar etmiyor...

"Neden yemiyorsun?" Çorbasını büyük iştahla yiyen kız ana yemeklere elini sürmemişti.

"Ben çok teşekkür ederim. Beni buraya ısınmam için getirdiniz ve ben şuan hiç üşümüyorum."demişti. Bu kızın yaşı yirmi beş gibi dursa da konuşması hal hareketleri beş yaşında ki şirin kızların konuşmasına benziyordu. Bu huyu da ister istemez onu sevememe sebep oluyordu.

"Yemeğini yemediğin sürece bu masadan kalkmayacağız..."dediğimde karşı koymayarak ağır çekimde yemeğini yemişti. Yemek faslı bitince de artık gitme zamanı gelmişti. Gitmek için dışarıya çıktığımızda bana kabanımı vermek istese de almadım.

"Önce sana şirketi göstermek istiyorum. Yarın gelirken zorluk yaşama sonra da seni evine bırakırım." Nil yine ret edince arabam olmasına rağmen taksi çağırmıştım. "Buna izin vermezsem seninle birkaç gün yürümek zorunda kalacağım."demiştim de öylece ikna olarak benimle taksiye binmişti.

Nil'e önce şirketi göstermiş oradan da evine gitmiştik. Tabi evine çok yaklaşmadan biraz uzakta onu bırakmıştım. Belki yarın sorun yaşar diye de kartımın arkasına imza atarak yarın danışmaya bunu vermesini söyledim. Nil defalarca teşekkür ettikten sonra gözden kaybolmuştu. Ben durduk yere nende ona bu kadar yardımcı olduğumu hiç bilmezken yarında gelip gelmeyeceğini zerre bilmiyordum.

Tek bildiğim şey yarını büyük heyecanla bekliyor olacağımdı...





KAÇ BÖLÜM OLMASINA GEREKTİĞİNE BEN DEĞİL SİZ KARAR VERİN...



BEY SERİSİ ~ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now