❄ | first snow on your lips

2.6K 340 121
                                    

medya; evgeny grinko - winter sunshine

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

medya; evgeny grinko
- winter sunshine

。⋆。˚☽˚。⋆ 。

gaidora, astiria'dan oldukça uzak olmasına rağmen onun sonsuz yazından nasibini almış bir ülkeydi. herhangi bir devleti olmayan bu ufak yerde genelde göçebe topluluklar yaşardı ve ülkenin tam olarak kalıcı bir nüfusu yoktu.

park jimin, klanı tarafından terk edilenlerdendi. bu yüzden gaidora'dan hiçbir zaman ayrılamamış, küçüklüğünden beri burada bir başına yaşamını sürdürmeye çalışmıştı. onu bir omega olduğu için istememişler, annesinden zorla koparıp, tamamı alfalar ve betalardan oluşan klandan atmışlardı. 

jimin'in tek suçu nefes almaktı ve güçsüz olduğunu düşündükleri bedeninde hala biraz umut ışığı vardı. o, bir yaz bebeğiydi. annesinin yanındayken ve zavallı kadın jimin'i herkesten bir süre gizlemeye çalışmışken ona bazı hikayeler anlatırdı. oğlunu doyasıya koklar, yanından asla ayırmazdı ve oh, park jimin onu çok özlüyordu. kim bilir neredeydi ve bu onun temiz kalbini öyle acıtıyordu ki bazen geceleri yıkık dökük kulübesinin camından kayan yıldızları izlerken hıçkırıklar dudaklarına kaçıyor, gözyaşları yer çekimine yenik düşüyordu. ufak kollarının elinden gelen tek şey ise kendi kendine sarılmak oluyordu.

jimin, on altı yaşına bastığında onun bulunduğu bölgeden geçmekte olan bir klan jimin'i kendi aralarına davet etmişlerdi ve hayatında ilk defa jimin, ay tanrıçasının merhametinin üzerinde olduğunu düşünmüştü.

onun saf benliği çabucak kanmıştı ve klan sadece onunla alay etmekle kalmayıp ufak omegayı incitmiş, silinmeyecek kötü anıları ona kazandırmışlardı.

jimin'in hiç arkadaşı olmamıştı, bu yüzden o karşılaştığı tilkilerle dost oluyor, bazen ufak ceylanlara selam veriyordu. kelebekler onun sarı saçlarını evleri belliyor ve güneş onun tatlı yanaklarındaki acımasız gözyaşlarını uzanıp silmek istercesine kurutup yok ediyordu.

jimin, yine de şanslıydı çünkü herkes onu terk etmişken doğa ana onu kolları arasına alıp sahipleniyor ve tüm yaptıklarının karşılığı olarak ondan en ufak bir bedel dahi istemiyordu.

altın saatlerde güneş tam tepede oluyor, hafif rüzgarlar jimin'in hiç görüp bilmediği diyarlardan güzel çiçek kokularını ufak burnuna getiriyordu. böyle zamanlarda jimin, kendi ördüğü ufak sepetini yanına alıyor, yiyebileceği herhangi bir şeye bakınmak için ormanın içine yürüyordu. fazla uzaklaşmaya korkuyordu genelde fakat yine de yaşamını sürdürebileceği kadar yiyecek bulmak için yeterince uzaklaşabiliyordu.

jimin'in yiyeceğini paylaştığı bir kedi vardı. alaca rengi ve yeşil gözleriyle jimin'e dünyasıymış gibi bakan kedi iki yavrusuyla birlikte sürekli jimin'in kulübesine uğruyor, arasıra öldürüp getirdiği ufak hayvanları jimin'e hediye ediyordu. jimin, onun bu jestini ne kadar tatlı bulsa da hediyelerini mütevazi bir şekilde geri çeviriyor, güzel dişinin kulaklarının arkasını ufak parmaklarıyla kaşıyordu.

snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookminWhere stories live. Discover now