❄ | reflection to serendipity

1.9K 309 131
                                    

medya: ruelle - find you

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

medya: ruelle - find you


。⋆。˚☽˚。⋆ 。

[bir önceki gece]

namjoon, tıpkı bir ölü gibi uyuduğu o derin uykunun arasından kulağının yakınında hissettiği ufak bir hava akımıyla sıyrılmıştı. gözleri yavaşça açıldı ve gecenin sessiz karanlığıyla karşılaştı. fakat bu koyu renk, sağına doğru kafasını çevirmesiyle son bulmuştu bir anda. cılız fakat göz alıcı bir ışık yükseliyordu yanından.

başta neler olduğunu anlayamadığı için uzandığı yerde felçli bir bedenmiş gibi durmaya devam etmişti. kulağına bir şeylerin fısıldandığını fark etti sonra. silik, bazı sesler, tatlı tonlarda bir vücut bulmuş gibiydi ve namjoon'un bedenindeki tüm ağrıları ufak ufak okşuyordu sanki.

namjoon, ışığa kısık gözleriyle baktığında onun bir kadın olduğunu gördü. uzun, kül rengi saçları üzerinden, bir kurt kafası yükseliyordu, bu sanılanın aksine onun ikinci başıydı. namjoon, onun orman kurtlarının baş ruhu, audeline olduğunu anlamıştı hemen. eli ayağı birbirine dolaşmış bir şekilde yerinden kalkmaya çalışmış ve onun önünde eğilmek istemişti fakat kadın, namjoon'dan daha iri ve uzun olan bedeniyle ileri uzanıp onu engellemişti.

"lüzumu yok, çocuk." sesi, kurtların şanlı uluyuşlarını bünyesinde barındırırken gülümsemesi parıldıyordu.

herkes, kadın olarak yaşayan fakat aslında nötr cinsiyetli olan bu tanrıyı ay tanrıçasının kardeşi olarak bilirdi. kader ve diğer tüm hayati şeyler nasıl ay tanrıçasının parmak uçlarına bağlıysa, orman da audeline'a aitti. audeline, efsanelerde hep kurtların ruhu olarak yazılır ve ormanda kaybolan kahramanlara yol gösterip onları kutsadığıyla alakalı öyküler hep ağızdan ağıza dolaşırdı.

namjoon, çıkmış olduğu bu yolculukta astiria'da hiç göremeyeceği onca şeyle karşılaşmıştı. her şeyi görmeyi beklerdi fakat ormanın ruhuyla karşılaşacağını kırk yıl düşünse tahmin edemezdi.

namjoon, dili tutulmuş gibi kadına baktı. ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu. bir anda dilsiz oluvermişti sanki.

kadının üstünde bedenini tamamen kaplayan bir kürk varken, iki göğsünün üzerinde de kırmızı renkli semboller vardı. güzel dudaklarının iki yanından sivri kurt dişleri tıpkı diğer başında olduğu gibi aşağı doğru sarkıyordu. görkemli bir güzelliğe sahipti.

audeline, birer pençeyi andıran uzun tırnaklı ellerini ileri uzattı ve namjoon'un soğuk sağ yanağını nazikçe okşadı.

"sadakatini ve bencillik adına en ufak bir leke barındırmayan kahraman ruhunu takdir ediyorum." kadın şefkatle namjoon'a baktı. kadının kurt kafası da aynı anda esmer olana bakıyordu. bu, ürkütücü olduğu kadar kusursuzdu da, "kardeşim, jeon ve park'ı birbirine sonsuzlukla bağladı. onlara artık yardım etmem mümkün değil fakat sana edebilirim. bu orman seni yutmadan, seni park jimin'e götürebilirim."

snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookminNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ