❄ | knight's aching heart

2.3K 310 105
                                    

。⋆。˚☽˚。⋆ 。

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

。⋆。˚☽˚。⋆ 。

telaş tüm sarayı kaplamıştı. beklenmeyen kış için hızla hazırlıklar yapılıyordu ve ekim'de hasat edilmeyi bekleyen tüm ekinler tamamen karla kaplanıp soğuktan yanmışlardı. kral walter, tüm bu görüntüleri içi acıyarak izlemiş ve sarayın depolarından tüm astiria halkına yardımlar dağıtılmasını emretmişti. felaket kapıdaydı ve bu onun gibi güçlü bir kralı bile korkutuyordu. 

walter, iki eşi de üzüntüden yorgun düştüğünde, oğluna bir bakış atmak istemişti. jeongguk, her zaman deli dolu olmuştu ve ele avuca sığmayışı herkesi endişelendirse de bir şekilde dudaklarda ufak bir gülüşe yol açabiliyordu. şimdiyse onu yatağında böylesine solgun bir halde görmek yüce kralın kemiklerini sızlatmıştı. hüzün ve öfke dolu gözleri oğlunun yatağının başında dikilen namjoon'u buldu. sırtı kapıya dönüktü ve jeongguk'un başında oturuyordu, kralın geldiğini fark etmemişe benziyordu. 

walter, kendinden emin adımları yatağa doğru atmış tam da şövalyenin başında durmuştu. çatılı kaşları öylece oturan gençteydi.

"namjoon." walter, ona seslendi. sesinde bir miktar hayal kırıklığı vardı ve bu namjoon'un yerinde sıçramasına neden olmuştu.

namjoon, odaya giren kralın varlığını hissettiği anda yerinden hızla doğrulmuş ve onun önünde eğilmişti. "majesteleri."

walter, önünde eğilen şövalyeyi es geçip oğlunun yanına geldiğinde elini uzatıp jeongguk'un terli alnına koymuş, eli onun yüksek ateşinden ötürü ısınmıştı. hayret etti, oğlu acılar içinde olmalıydı. "nasıl oldu bu?"

namjoon, duyduklarıyla endişeli bakışlarını fazlasıyla yakınında olan heybetli krala dikmişti. uzaklaşıp onlara biraz yer tanıyamıyordu çünkü eli sıkıca jeongguk'unkine kenetlenmişti ve namjoon ne zaman ondan ayrılmaya çalışsa jeongguk'un kiraz dudaklarından sızlanmalar dökülüyor, genç hızla uyanıp namjoon için ağlamaya başlıyordu.

bu onu ilk defa böyle görüşüydü. onun biricik güçlü prensi o kadar kötü bir haldeydi ki namjoon'un gözleri onun için ağlamaktan şişmişti.

"inanın hiçbir fikrim yok-"

"sen sana verilen görevi böyle mi yerine getiriyorsun?" kralın sert sesi odada yankılandı. oğlunu ürkütüp uyandırmayı umursamıyora benziyordu. "nasıl bir şövalyesin sen? oğlumu nasıl koruduğuna da bir bak!"

namjoon, kalbinin oracıkta duracağını hissetse de dahası vardı. kral walter'ın dudaklarından dökülen her kelime namjoon'un gözardı etmek istediği tüm gerçekleri birbir önüne sunuyordu ve bu can yakıcıydı. o jeongguk'un en ufak saç teline bile kıyamazdı. elinde olsa onu içine hapseder, her şeyden korumak için kendini feda ederdi fakat gel gör ki kim namjoon'un elleri kolları bağlıydı.

"ne yap ne et, onu bu durumdan kurtar yoksa-" walter hızla belindeki kılıftan parlak kılıcı çıkardı ve namjoon'un boğazına dayadı. her şey öylesine hızlı gelişmişti ki namjoon kendini en ufak hareketinde her şeye veda etmek zorunda kalabileceği bir durumda bulmuştu. kılıcın metali en az kar kadar soğuktu ve tenini yakıyordu. namjoon, yutkundu. "canından olursun. sana yemin ediyorum ki, kimse seni elimden alamaz-"

snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookminWhere stories live. Discover now