❄ | the prince of the red roses

2K 285 102
                                    

medya; ghostly kisses - roses

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

medya; ghostly
kisses - roses

。⋆。˚☽˚。⋆ 。

seokjin, hızla yürüyordu. yanağında koyu bir kızıllık vardı, kaşlarında ise derin bir çatış. babasının vurduğu yer hala sızlıyordu fakat bunu dert edemeyecek kadar gerçek hayattan kopmuştu. gözlerini sadece saf hüzün ve öfke bürümüştü sanki. sarayın devasa avlusuna açılan büyük kapıyı sertçe ittirdi ve botlarının siyah tabanları buzlu zemine sertçe çarptı.

adımları, onu farkında olmadan özel bir yere yönlendirmişti. burası, eskiden kocaman bir gül bahçesiydi ve ortasına büyük, yassı bir kaya bulunduruyordu. şimdi eski güzelliğinden geriye, donmuş güller kalırken yeşil, görünürde değildi. 

seokjin, sarmaşıkların bir geçit yapmış olduğu yerden geçti ve kayanın üzerine oturdu. ufakken üzüldüğü zamanlarda ya da bir şeye sinirlendiğinde buraya gelir, güllerin kokusunun onu yatıştırmasına izin verirken yalnızlığın keyfini çıkarırdı. güzel kokuyu içine çekip rüzgarın şarkısını dinlerken küçücüktü fakat şimdi oturduğu kayanın tamamını kaplayan, omuzları geniş uzun boylu, kocaman bir erkekti. dizlerini karnına doğru çekti ve kollarını etrafına dolayıp kafasını dizlerine gömdü. böylece uzaktan bir karaltı gibi görünüyor, yağan kar omuzlarındaki kızıl kaftanı beyaza boyuyordu.

seokjin'in bir prens olarak doğuş hikayesi de duyulmaya değer, oldukça ilginç bir olaydı. seokjin'in annesi, kral walter'ın ilk karısıydı. kendisi sonsuz gençlik ve güzellikle kutsanmıştı ve seokjin'in kusursuz yüz hatlarıyla, karşı konulamayan güzelliği annesinden geliyordu.

kim brenda, egavon adındaki bir cadı topluluğunun üç baş cadısından biriydi ve konseyce, yaşadıkları coğrafyanın büyük krallıklarından biri olan triganeş'in kralının, ruhu olmadan doğan kızının, iyileşmesiyle görevlendirilmişlerdi. baş cadıların emriyle birlikte canla başla çabalayan cadılar, maalesef ki küçük prensese bir ruh yaratamamışlar ve kız, hareketsiz, nefes alan, canlı bir porselen bebek gibi varolmaya devam etmek zorunda kalmıştı. bunun üzerine öfkelenen kral berzerk, tüm egavon cadılarının toplatılıp, yakılmasını emretmişti.

gerçekleşecek olan bu olay, tarihteki en acı verici katliamlardan biri olmuştu. cadılar, teker teker toplatılmış, güçlerinden zehirle arındırılıp kızgın ateşlere atılmıştı. 

o zamanlar astiria'nın genç yaşta tahta geçen alfa kralı jeon walter ise triganeş'de bir toplantıya katılmak için bulunmuş ve birkaç gün konaklamak için krallıkta misafir edilmişti. katliamın yapıldığı gece uyandığında yakılan ateşte yanan cadıların çığlıklarını duymuştu. koşturarak büyük alana geldiğinde ise gözyaşlarında boğulmuş, iki şövalyenin kolları arasında ateşe atılmak üzere olan brenda ile karşılaşmıştı. son anda bu katliama güçlü bir kükremeyle son vermiş ve egavon'dan geriye kalan son cadının ölümüne mani olmuştu. 

snowflakes are falling (you're getting farther away) | namkookminWhere stories live. Discover now