17. Bölüm

2.5K 221 118
                                    

Jeno mesaj atmadı.

Jaemin de zaten mesaj beklememişti. Jaemin, çocuğun daha önce stalk atarken baktığı fotoğraflarına bir kez daha baktı. Jeno ise mavi saçlı çocuğun her bir fotoğrafını kaydetmişti bile. O kadar saç rengi değiştirmiş ve her birinde o kadar güzeldi ki. Onun fotoğraflarını çekmeye can atmaya başlamıştı. Çocuğun bir kaç tane gülerken fotoğrafı vardı.

Jeno kendini kusacakmış gibi hissediyordu. Midesi kasılmaya başlamıştı. İçi garip bir huzursuzluk ile doluydu. Bir şeyler hissetmeye başladığının farkındaydı. Bu hislerin aşk olduğununda farkındaydı. Zaten çocuğa karşı ilk görüşte bir yanık olması durumu vardı. Şimdi hergün okulda, sınıfta, kantinde olabilecek her yerde onu görmesi durumunu daha kötü yapmıştı.

Elleri ile kafasına vurdu. Acil biri ile konuşması gerekiyordu. Renjun ve Jungwoo olmazdı çünkü ders çalışıyorlardı. Chenle de onu ciddiye almazdı. Geriye sadece Mark kalıyordu. Jeno ona bugün Jaemin'e bulaştığı için çok kızmıştı ama ondan başka çaresi yoktu. Eline telefonu alıp Mark'ı aradı.

"Efendim?"

"Bana gelsene."

"Bu ahlaksız bir teklif mi?" dedi gülerek Mark. Jeno da kendini tutamayıp gülmüştü.

"Evet."

"Hemen geliyorum o zaman. Yarım saat geçmeden oradayım." diyerek kapattı telefonu Mark.

Jeno rahat bir nefes alıp içeriye bir şeyler hazırlamaya gitti. Ailesi bir kaç haftalığına büyükannesine gitmişti. Bu yüzden evde yalnız ve rahattı. Ayrıca Mark'ın da o Haechan denilen çocuk ile ne yaptığını merak ediyordu.

Jaemin ve Lucas oyun oynarken Jisung onlara takılıyordu. Yang ve Hae dedikodu yapıyordu. Jaemin, Lucas ile Jeno hakkında bir kez daha konuşmak istiyordu. Kendisini takip ettiğini söylememişti daha. Diğerlerine söylemesi için erken olduğunu biliyordu çünkü Haechan direkt enişte diyebilecek bir tipti. Yang'ın o bir şey söylemeden söylemeyeceğini biliyordu.

Son eli Lucas kazandı. Jaemin onun kazanmasına izin vermişte olabilirdi. Daha fazla uzatmadan kolu hemen Jisung'u verdi. Kendisi, biraz kendi içinde düşünse iyi olabilirdi. Ne yapacağını bilmiyordu. Çocukla konuşmakta istiyordu ama karasızdı acaba Jaemin mi mesaj atsaydı? Hayır. Ne saçmalıyorum diye geçirdi içinden Jaemin. Mesaj atmak istemiyordu. Boşvermeye ve eğlenmeye karar verdi. Nasıl olsa yarın çocuğu görecekti.

Jeno işini bitirdiğinde Mark gelmişti. İkisi de salona geçip oturduğunda ilk konuşan Mark olmuştu.

"Gösterip de vermeyeceksin değil mi? Beni buraya boşuna getirdin."

"Saçmalamayı bırak. Sıkıntılıyım, kaç gündür farkında değil misin?"

"Abi ben salak mıyım?"

"Evet."

"Tamam belki biraz salak olabilirim ama en yakın arkadaşımın aşık olduğunu fark etmeyecek kadar değil." dedi Mark. İçinden sen onu bile fark etmeyecek kadar salaksın demişti.

"Nasıl? Lan ben daha yeni anlıyorum."

"Ne demek 'nasıl'? Her halinden belli. Tüm okul boyunca çocuğu izliyorsun. Bugün dalaştığımda bir beni dövmediğin kaldı. Farkında bile olmadan gözlerin sürekli onu arıyor. O inmeyince kantine bile inmiyorsun. İlk kavga ettiğimiz zamanlar sesini duymak için senin için giderdi. "dedi Mark gülerek.

"Ben, bilmiyorum. Bana asla yüz vermez."

"Bilemezsin. Ben bugün o küçük bücürle anlaştıysam sende anlaşabilirsin. Yüz verebilir, sevgili bile olabilirsiniz."

"Dur. Evet, iyi hatırlattın. Ne yaptınız?"

"Hiç. Oyun oynadık ve evine bıraktım."

"Vurmadın değil mi çocuğa?"

"Dinlemiyor musun beni? Oyun oynadık diyorum ne vurması. Kavga da bile vurmuyorum ben ona. Elimde kalacağını biliyorum."

"Hayır. Onun seni diliyle dövdüğünü biliyorsun. Sen onun canını bir yakıyorsan o senin canını bin yakıyor."

"Tamam o da olabilir." dedi Mark kafa sallayarak. Hayatının en güzel iki saatini geçirmişti ama bunu söylemek istemedi.

"Ben Instagramdan takip ettim Jaemin'i."

"İyi işte. Ne güzel yapmışsın, o da sana geri döndüyse harika."

"Döndü ama mesaj atmadım."

"Atma." dedi Mark ciddi bir sesle. "Yüz yüze konuşmak her zaman daha iyidir. Kendini yanlış tanıyabilirsin mesaj ile. Duygularından da kaçma sakın. Hem daha sesini bile duymadın. Birebir bir iletişime tam olarak geçmedin. Bekle, mesajlaşacağın günler gelecektir."

"Haklısın. Arkadaşları ile konuşurken bile dinleyemedim sesini hiç."

"Of keşke benim ki de konuşmasa. Dilini tutamıyor bir türlü."

"Benimki?" dedi Jeno kaşlarını kaldırıp.

"Yani benimki derken anladın sen. O küçük bücürden bahsediyorum."

"Seninki yani o."

"Abartma Jeno."

"Tam senin tipin de biri olduğunu biliyordum ama aşık olabileceğini fark etmemiştim. Oğlum biz bunlarla senin yüzünden kavga ediyoruz farkındasın değil mi? Gittin o gün öküz gibi ittin çocuğu."

"Ben heyecandan ittim onu o gün." dedi Mark fısıltı ile ama Jeno duymuştu.

"Ne? O zaman ne diye çocuğa kötü şeyler söyledin gerizekalı?" dedi Jeno.

"Heyecanlandım işte birden. Ne bileyim abi ben işlerin o noktaya varacağını. Seo'nun öğrencileriymiş zaten. Hem zaten bizim iş karışık boşver sen beni. Sana odaklanalım biz."

"Odaklanacak bir şey yok. Yarın yüz yüze iletişim kurmaya çalışıcam yine. Tabii arkadaşlarından koparabilirsem."

"İyi olur." dedi Mark onaylayarak.

Sonra Mark ve Jeno tüm akşamı konuşarak geçirdiler. Jaeminler ise oyun oynadı ve film izlemişti. Gece Jeno, Jaemin'in fotoğraflarına bakarak uyuyakaldı.

Take Off ~ Nomin  '✓' Where stories live. Discover now