37. BÖLÜM

1.6K 166 82
                                    

Eveeeet yine beeen geldiiim sjjssjhs Naber? Bugün planım tamamen bunu yazmak bu yüzden final vermeyi düşünüyorum hsjshsj Yani birkaç bölüm sonra fiinaaal :) Ama ne zaman yayınlarım bilmiyorum djhdjsjsj

Lucas tüm ders sıkıntıdan neredeyse tırnaklarını kemirecekti. Taeil'den korkmasa Jungwoo'yu da alıp çıkacaktı sınıftan ama işte karşısında ki ufacık öğretmenden ödü kopuyordu. Ya da öyle bir şey yaparsa Johnny Hoca'nın onu öldüreceği gerçeğinden korkuyordu, emin değildi. Sonuç olarak zaman şuan ona işkence ediyordu.

Karşısında ki derse asla odaklanamıyor, tüm gözü saatte akrep ve yelkovanı izliyordu. Derslerde zaten ağır geçen zaman şuan geçmek bilmiyordu. Lucas kafasını sıraya gömüp Jungwoo'nun ona ne söyleyeceğini düşünmeye çalıştı ama hiçbir düşüncesi olmuyordu. Kafasında kurduğu her hayal bir cümleden sonra dağılıyordu.

Kafasını kaldırıp saate baktığında yalnızca 1 dakika geçtiğini görünce çıldıracak gibi oldu. Ona neredeyse 10 dakika geçmiş gibi gelmişti. Bekledikçe geriliyordu. Gerildikçe alnında ki ve boynunda ki damar belirginleşiyordu.

Kafasında ki en iyi senaryo Jungwoo'nun ona 'bir daha bana o şekilde yaklaşma ben seni arkadaşım olarak görüyorum.' demesiydi. Lucas bu teneffüsün kendini yaralayacağına çok emindi ama bir türlü gelmek bilmiyordu.

Jungwoo da ondan farksız cümlelerini kafasında toplamaya çalışıyordu ve zaman onun için çok hızlı akıyordu. Derse hiç odaklanamıyordu ve zaten önceden bildiği konular işleniyordu. Ara sıra arka tarafa kafasını çevirecek oluyor sonra hemen vazgeçiyordu.

Mark onların bu savaşını fark etmiş anlamsız gözler ile onlara bakıyordu. Bir şey olduğunu anlamıştı ama ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Kafasını sallayarak ders dinlemeye geri döndü. Nasılsa çıkar kokusu diye geçirdi içinden.

Lucas sonunda zile beş dakika kaldığında elleri terlemeye başlamıştı. Neden bu kadar gerildiğini anlamadığı için kendine kızıyordu. Sakin olmalıydı. Gerilecek zamanda değildi. Kafasını acil toplamalıydı.

Sonunda zil çaldığında Lucas, Jungwoo'nun sınıftan önce çıkmasını bekledi. O çıkınca direk Mark'a döndü.

"Bir sonra ki derse gelemezsek bizi idare et." dedi Lucas.

"Kavga etmeyeceksiniz değil mi?" dedi Mark kaşlarını çatarak.

"Saçmalama." dedi Lucas ona göz devirerek. " Zaten Johnny Hoca'nın dersi, olurda sorarsa revirde yattığımı Jungwoo'nun da başımda bekliyor olduğunu söyle."

"Yuh! Ayaklı yalan makinesi misin kardeşim sen?" dedi Mark şokla.

"Oyalama beni, gidiyorum."

"Tamam be." dedi Mark ve ağzında bir şeyler daha gevelerken Lucas sınıftan ışık hızı ile çıkmıştı bile. Mark arkasından gözlerini devirdi ve kendi de Jeno'nun sınıfına gitmek için sınıftan çıktı. 

Lucas hızlıca yürüyordu ama ayakları sanki geri geri gidiyor gibiydi. Kafasında ne kurarsa kursun, Jungwoo ile yüzleşmesi gerekiyordu. Çocuğu az kalsın öpecekti. Aklına gelen şeyle şimdi de keşke öpseydim diye düşünmeye başlamıştı. Ya bundan sonra araları kötü olursa? Zaten son sınıftaydılar, Jungwoo'yu bir daha belki de hiç görmeyecekti. Keşke öptüğüm için pişman olsaydım, ben öptükten sonra görüşmeyelim falan deseydi diyordu içinden. 

Kimya Laboratuvarına girdiğinde Jungwoo perdeleri kapatıyordu. Lucas içeri girince birkaç saniye duraksamış ve hızlıca gidip kapıyı anahtarla kilitlemişti. Birilerinin onları Kimya odasında görmesi iyi olmazdı. Jungwoo bu ders buranın boş olduğunu biliyordu. Kapı kilitlenince Lucas masaya dayandı ve ona bakmaya başladı.

Take Off ~ Nomin  '✓' Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang