ÇARPIŞMA

112K 1.7K 235
                                    

BÖLÜM 1

Tavşan yılında (Çin  takviminin en şanslı yılı)  doğmama rağmen  şansın zerresi yoktu bende
.Ya önünde bir engel vardı yada en son ihtimal üzerimde nazar.  Söylenerek gece yarısı, Beyoğlu'nun ara sokaklarında, arabama doğru ilerlemeye çalışırken insanlar hayata yeni başlıyordu. Bense aralarından sıyırılarak eve gidip kafamı yastığa koymak istiyordum sadece. Kara bahtım kör talihim mi demeliydim acaba? 24 yaşıma da abazan bir şekilde girmişken, sayfa başına aldığım  çeviri  ücreti ile hayatımı devam ettirmeye çalışıyordum. Oysaki  dışarıda çok daha heyecanlı bir dünya  vardı. Sanki benden başka herkes tadını çıkarıyordu hayatın da bir ben sürünüyordum bu dünyada..

İstatistiklere göre yirmi beşten sonra zaten kadınlarda  işler zorlaşıyormuş. Neden sadece bayanların yaşı büyüdükçe talipleri azalır ki? Bu mantığı şu zamana kadar anlayabilmiş değilim. Erkeklerin yaşlandıkça talibi artar, bayanlar ise toprak gibi  dinlenmeye bırakılırdı. Bu karamsar halime acilen bir çözüm bulmalıydım. Herkes önümden çift olarak el ele geçerken iyimser olabilmek ne mümkün tabi? Ne yapıp edip birini bulmalıydım kafayı yemeden. Zaten bu zamana kadar niye doğru  düzgün biri çıkmamıştı  karşıma  hala çözemediğim bir başka konuydu. Tabi ki görüştüğüm tipler olmuştu ama çok kulp buluyordum elin çocuklarına.Armutun sapı üzümün çöpü hesabı! Sadece içime sinen bir ilişki  ve itiraf ediyorum  aşık olmak istiyordum. Beceriksiz de değildim çirkin de. Aslan burcunun özelliklerinden biriymiş bu ,mantık çerçevesinde düşünüp aşka inanmamam ,ama bu kaderimi mutlaka değiştirecektim.  Çeviriler yüzünden çok evde oturmaya başladım sanırım, biraz dış dünyayı keşfedip  nefes almalıyım artık Aksi takdirde annemin temizlik dırdırları ile yaşlanıp evde kalacaktım.

Sonunda kalabalıktan sıyrılıp otoparka vardığımda, gördüğüm manzara karşısında bir kez daha ne kadar bahtsız bedevi olduğumu anladım. Arabamı duvarın dibindeki yere park etmiştim ve birisi de gelip diğer yanıma kendi arabasını bir karış mesafeyle park etmiş. Söylenerek iki araba arkasından geçmeye çalıştım " Nasıl açacağım ben bu kapıyı şimdi? Arabanın sahibi beyinsiz mi acaba? İnsan, kapıyı açıp çıkabileceğim kadar olsun bir yer bırakırdı!" o an hiçbir şey  düşünmeden sinirle görevlilerin oturduğu bölüme gittim. Kafamı kapıdan uzatıp suratsızca;

''Selamlar. Bölüyorum ama benim arabamın yanındaki araba çok yakın park etmiş, kapıyı açamıyorum .Saçma bir soru olacak ama  anahtarın sizde olma ihtimali var mıdır acaba?"

''Hangi araba acaba hanımefendi?''

''Plakası, 34 mrt 001 sanırım Porsche, beyaz. Çok yanımda bir tarafım duvar, bir tarafım diğer arabanın kapısı mümkün değil giremem.''

''Hım... Mert beyin arabası, bu gece çok kalabalık otopark,işim uzun sürmez dediği için izin verdik.Anahtar bizde değil."

''Eee! Peki, ben nasıl çıkacağım buradan. Kaç gibi gelir bir fikriniz var mı acaba?"

''Erken dedi ama 1 saat kadar oldu  gideli.

''Ne? Ciddi misiniz siz?'' Ben ne yapacağım geri zekâlı mı bu adam? Arabasını nasıl park ettiğine bakmıyor?

" Bir kartı olacaktı şurada ben aramayı deneyeyim.Siz biraz bekleyin  çay ikram edelim size beklerken"

''Tamam, biraz bekleyim. Yapacak başka şey yok zaten.'' Ne yaptılarsa bir yol bulamamışlardı arabaya binmek için. Sandalyeye oturduğumda sinirden topuklarımı yere vurmaya başladım. Al sana bir kaya nere dayarsan daya, demişler. Yatakta yatmak varken iki tane kazmayla geceyi geçiriyordum. Çayımı yudumlarken maksat muhabbet olsun diye ''Geceleri çok kalabalık oluyor mu hep burası?'' diye sordum.

KIRMIZI (SAMURAY)Where stories live. Discover now