Bölüm 32

3.1K 180 859
                                    

Dakikalar öncesinde sevdiği adamın göğsünde görebileceği en huzurlu rüyayı görürken, dakikalar sonrasında boğucu derecede karanlık bir yeraltına çakılacağını tahmin edemezdi Taehyung. Kafasında sadece kendisine her şey yoluna girecek, diye teselli vermeye çalışsa da biliyordu hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğini.

Elleri Jin'i sımsıkı tutmuş burnu ise gözlerinin dolmasıyla beraber sulanmıştı. Nefes almak bir noktadan sonra zorlaştığı için ağzını açmış fakat kendi küçük yakarışlarını bırakmadan edememişti. Bunu belli etmemek için dişlerini birbirine geçirip sıkıyordu. Üzüntüsüyle beraber kanında yükselen bir feryadın varlığını da duyuyordu.

Gözyaşları gözlerinden inip daha yüzünde dolaşamadan Jin'in kıyafetine sinerken tekrar karanlığa gitmek istemiyordu. Namjoon'un o anda kendisine kötü, hatta olabilecek en kötü şaka yapmasını dilerdi. Bu gaddarlığı ona yapmasını isterdi yeter ki büyükannesi gerçekten kalp krizi geçirmemiş olsun.

Karamsar birisi değildi ama hissediyordu, büyükannesinin sadece küçük çaplı bir kalp krizi geçirmediğini. Evlerine kadar taşınması bunun bir göstergesiydi fakat dünyadaki en rahat koltuğuna gömülüp penceresinden dışarı bakarken, genç birisi kadar canlıydı. Belki de sadece güçlü rolü yapmıştı, aynı kendisi gibi.

Büyükannesinden öğrendiği bu özelliği uygulama sırası, şu anda tam sırasıydı. Kendisini güçlü hissetmese de Namjoon'un gönderdiği hastane konumuna gitmeliydi. Çoktan kalbine dikenli zincirler bağlanmış olsa da en yakınında olmalıydı, kendisinin tek ailesi olan büyükannesinin. Annesinin, babasının, abi bile diyemediği Namjoon'un yüzünü görmek pahasına olursa olsun.

Sımsıkı tuttuğu bedeni bıraktığında burnunu birkaç kere çekmek zorunda kaldı. Ardından gözlerinin bulanık sululuğu yüzünden, masadaki bir peçeteyi rastgele aldıktan sonra gözlerini ve burnunu silmeye çalıştı. Sonunda rahatça nefes alabildiği için derinden aldığı nefesi, sakin olmak adına derin ve titrek bir şekilde ağzından verdi. Fakat boğazının kilitlemesine denk gelecek ağlama hissinin tekrar yükseldiğini hissedince hemen ayağa kalktı ve Jin'e döndü.

Bedenini her an kucaklayacakmış gibi bakan gözleri ve her şeyin iyi olacağını usanmadan söyleyebilecek dudaklarıyla kendisine bakıyordu Jin. Bu görüntüsü karşısında gözlerini istemeden kaçırarak yere indirince, tekrar gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Kendisine yönelen şefkatli gözleri, kollarında taşıdığı sıcaklıkla her an sığınabileceği bir yuvasıydı. Bugün bir yuvası neredeyse onu yıkacak derecede bir depreme uğradıysa, kalbini ısıtan bu yuva kendisine ben buradayım, diye haykırıyordu. ''Eğer kendini hazır hissediyorsan, büyükannenin yanına gidelim Taehyung.''

Gözlerini yavaşça yukarı kaldırdığında, Jin onun yüzüne yaklaşıp iki eliyle yanaklarına sarılmış ve peçeteyle silmediği ıslaklıkları kendi baş parmaklarıyla silmişti. Duyduğu haberle beraber solan yüzü, Jin'in yumuşak teniyle temas ettiğinde tekrar canlanmış gibi ısınmaya başladı. Taehyung ona gözlerini kırpmadan bakmaya devam etti. Kalbinde kararsızlık ve belirsizlik çoktan taht kurmuşken, aslında gerçeğin ne olduğunu kendisine dokunan ellerle hissetmişti. ''Hazır olup olmadığımı sanırım asla bilemeyeceğim.''

Gözyaşlarının değdiği yerler kurumuş ve burnu hafiften kızarmışken genzini temizledi. Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirip gözlerini bir saniyeliğine kapattığında, göz kapaklarının hafiften ağırlaşmış olduğunu hissetmişti. Halbuki kalbinin ne kadar ağırlaştığıyla kıyaslanırsa, yanından bile geçemezdi. Buna rağmen dizleri kanasa da devam etmek isteyen bir çocuk gibi ayağa kalkıp, gözlerini yeniden açtığında Jin'in yüzündeki elini tuttu. ''Büyükannemin yanına gitmeliyim. Belirsizliklere adım atıp yürümeye çoktan alıştım bile. İlkinde sen vardın çünkü.''

NIGHT CHANGES ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin