3.1

1.8K 127 86
                                    

| Demir |

*

Çantam o kadar ağırdı ki, sanki yol boyunca çanta değil de taş taşımıştım amına koyayım. Eh, öyle böyle evin yolunu bulabilmiştim sonunda. Ablamı da çok özlemiştim. Canım ablam... Pembe saçları ve kısacık boyuyla dünyanın en ponçik kadını olabilirdi.

Kapıyı açtığı gibi kollarını bana sardı. "Hoş geldin lan velet." Ben de kollarımı ona sardım. "Hoş buldum ablam. Ben de seni çok özledim." Kollarını çözdükten sonra çantamı sırtımdan aldı. "Oha, ne koydun bunun içine?"

Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdim ve kapıyı kapattım. "Cihangir'in ihtiyacı olursa diye ne var ne yok attım çantaya. İçinde çok amaçlı çakı bile var." Üstüme rahat bir şeyler giydikten sonra salonda, L koltukta ablamın yanına oturdum. "Anlat bakalım," dedi. "Nasıl geçti İzmir macerası, Cihangir oğluşumla neler yaptınız?"

Bir gülümseme yayıldı hemen yüzüme. Kurban olduğum, onu düşündükçe ağzım kulaklarıma varıyordu. "Cihangir artık damadın." Yüzüne fesat bir ifade yerleştirdi. "Nasıl yaptın?"

"Konserde sil baştan şarkısı çalıyordu. Ben de ona "Benimle sil baştan başlamak ister misin?" diye sordum, tam o anda gözlerinin içi ışıldadı. Orada öptüm onu, insanların ne diyeceğini umursamadan. O gece sarılıp uyuduk. Şimdi de sanırım sevgiliyiz."

"Yerim sizi şapşikler." Elini atıp saçlarımı karıştırdı hafifçe. "Aç mısın ablacığım? Sen seversin diye tavuk şnitzel yaptım." Dünyanın en mükemmel ablasıydı işte. Uzun yoldan geleceğim için en sevdiğim yemeği yapmıştı. "Ben her zaman açım, bu da soru mu?" Bana gülümseyip, mutfağa gitti hemen. Canım ablam, ne kadar da çok seviyordum onu...

*

| Cihangir |

Demir beni evime bıraktıktan sonra kendi evine doğru yola çıkmıştı. Ondan ayrı kalacağım için bir yandan üzgündüm ama Şebo'yu göreceğim için diğer yandan sevinçliydim de. Ona da çok bağlanmıştım. Gece yanıma kıvrılıp uyuması beni çok mutlu ediyordu.

Kapıyı çalıp beklemeye başladım, o arada botlarımın bağcıklarını çözüyordum. Kapı açıldığı gibi Hümeyra kollarını bana sardı. "Abim gelmiş! Hoş geldin canım abim." Bu kız gerçekten çok saf ve tertemizdi. Buse gibi bir manyakla nasıl kanka olduklarını hala çözemiyordum.

"Hoş buldum güzel kardeşim." Sırt çantamı evin girişine fırlattıktan sonra içeri girdim. Çanta gerçekten çok ağırdı. Demir acıkır diye bir sürü abur cubur koymuştum içine. Çoğunu yemişti gerçi, ama kalanlar bile çantayı ağırlaştırmaya yetiyordu. Sahi, ben o çantayı bütün yol boyunca nasıl taşımıştım?

Odama girdim hemen. Bir de ne göreyim... Şebo Şükrü'yü devirmiş, onun üstünde uyuyordu. Götünü yediğim, çok tatlıydı! Hemen yatakta yanına oturup, başını okşamaya başladım. Beni görünce uyanıp, kucağıma atladı. Manyak... Ben Demir'e ne yapıyorsam, o da aynısını bana yapıyordu. Acaba Demir de beni görünce içinden "götünü yediğim" gibi şeyler diyor mudur?

Üstüme rahat bir şeyler giydikten sonra yatakta uzanıp, Şebo'yu sevmeye devam ettim. Ben uzanmaya devam ederken Hümeyra kafasını kapı eşiğinden içeri uzattı. "Abi Yusuf gelecek birazdan, haberin olsun. Hem sen de küçücük odada tıkılıp kalma, gel salonda rahat rahat otur."

Haklıydı. Odam çok küçüktü, ama ben halimden memnundum. Bir yatak, çalışma masası, komodin ve beş gözlü çekmece... Bana yetiyor da artıyordu. Hem bence bu küçüklük odama ayrı bir hava katıyordu.

Şebo'yu omzuma yatırıp, salona ilerlemeye başladım. Kedilerin ruh hastası hayvanlar olduklarını biliyordum, ama Şebo kadar sevgiye aç ve manyak bir kediyi ilk defa görüyordum. Hayvan ömrünün geri kalanını kucağımda uyuyarak geçirse bundan şikayetçi olmazdı herhalde.

okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now