0.3

6.1K 356 291
                                    

| Cihangir |

*

Evin kapısını açıp hızla odama yürüdüm. Anneme veya Hümeyra'ya yakalanmak istemiyordum. Annem belki yapmazdı ama Hümeyra'nın beni sorguya çekeceğinden emindim.

Odama vardıktan sonra kapıyı kapatıp, sırtımı kapıya yasladım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim ciğerlerime. Çetin bugün yeterince kafamı karıştırmıştı, bir de Hümeyra ve onun Fujoshi kankasıyla uğraşacak halim yoktu.

Sırtımdaki çantayı karşımdaki yatağımın üstüne fırlattım. Siyah rüzgarlığımı kapının arkasındaki askılığa astıktan sonra yatağımın üstüne attım kendimi. Hani bir laf var ya, "Kafamda kırk tane tilki, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor" diye. Gerçekten de öyleydim şu an. Kafamın içinde birbirinden alakasız bir sürü düşünce dolaşıyordu. Kalbimde dolaşan duygular ise, beni asıl endişelendiren şeylerdi. Ben gitmeden önce bana gülümsemesi ve el sallaması hala aklımdan çıkmıyordu.

Yatakta biraz uzandıktan sonra kalktım ve kapımı kilitledim. Askılıkta duran gri eşofmanımı ve evde giydiğim kapüşonlu yeşil kazağı, üstümdeki okul kıyafetleri ile değiştirdim. Bol eşofmanlar, insan ırkına bahşedilmiş birer lütuf gibilerdi; çok rahatlardı.

Yatağın diğer ucunda duran sırt çantamı yere koyduktan sonra yatakta yeniden uzandım. Bana şu an neyin iyi geleceğini biliyordum. Kendimle baş başa kalıp, Şebnem Ferah dinlemek bütün sorunlarımı çözerdi.

Yatağımın yanındaki komodinin üzerinden telefonumu ve kulaklıklarımı aldım. Kulaklığı telefona takıp, müziği açacağım sırada kapım tıklandı. "Abi? Gelmişsin. Kapıyı açsana, konuşalım biraz." Kapıyı açmayı hiç istemiyordum, ancak açmam gerekiyordu. Yataktan kalkıp kapıyı açtım. 

Yüzü görece uzundu. Koyu kumral saçları omzunu geçmiş, sırtına geliyordu. Şekilli burnu ve ela gözleri sanki yüzünün geri kalanını tamamlıyordu. Üzerine giydiği pembe pijamalar, onu çok şirin gösteriyordu.

Kapının eşiğine yaslanmış, ona bakıyordum. "Efendim Hümeyra?"

Tek kaşını kaldırıp, yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Beni odana almayacak mısın?"

Sıkkınlıkla bir of çekip, geçmesi için ona yol verdim. Yatakta yanıma oturduktan sonra bana döndü. "Yusuf'tan bir dedikodu aldım. Bugün bir çocukla berabermişsin," derken yüzüne fesat bir gülümseme yerleştirdi. "Kim bu şanslı çocuk?"

Ağzım kulaklarıma vardı istemsizce. Şu an dışarıdan aptal aşıklar gibi gözüktüğüme emindim. Saçmalamayın! Tabii ki de aşık değilim. İlk aşkımın Çetin olmasına izin veremezdim. Kafam karışıktı sadece. "Şanslı çocuk falan değil. Beraber ders çalıştık, o kadar."

"Normalde Yusuf'la beraber çalışırdınız?"

Tek dizimi kendime çektikten sonra, kollarımı dizime sardım ve bakışlarımı Hümeyra'ya çevirdim. "Senden kurtuluşum yok değil mi?"

O da bir dizini kendine çekip, benimle aynı pozisyonu aldı. Zafer kazanmış olmanın getirdiği duyguyla gülümsedi bu sefer. "Hayır," deyip kaşlarını yukarı kaldırdı. "Her şeyi anlatacaksın."

"Peki," dedim gülümseyerek. "Bir çocuk var. İlgimi çekiyor. Bakınca, kokusunu alınca değişik şeyler hissediyorum. Onunla samimi olup, bu hislerimin ne olduğunu anlamak istedim sadece. Başka bir şey yok."

Yüzündeki fesat gülümseme daha da genişledi. "Hemen fotosunu göster."

Hepsi Buse'nin yüzündendi. Biricik kız kardeşimi de kendisine benzetmişti küçük Fujoshi. "Al bak," dedim, Instagram'da Çetin'in profiline girdikten sonra.

okyanus ve iblis | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin