2.7

1.9K 151 80
                                    

| Cihangir |

*

Gergin miydim? Evet. Yaptığı o kadar kötülükten sonra Çetin'in benimle insan gibi konuşacağına inanmıyordum çünkü. Yanlış anlaşılmasın, ona karşı içimde hiçbir his yoktu artık. Onu görünce içim hayal kırıklığı ve korkuyla doluyordu; gerginliğim de bu yüzdendi.

Muhteşem Hoca basit makine soruları çözüyordu, ama Çetin dersi dinlemek yerine sürekli saatine bakıp duruyordu. Bunu neden yaptığı belliydi; teneffüsün gelmesini ve benimle konuşmayı bekliyordu.

Teneffüsü başlatan zil çaldığı gibi sırasından kalktı ve Yusuf'la beraber oturduğumuz sıraya ilerlemeye başladı. "Aha geliyor şerefsiz," dedi Yusuf sessizce. 

Arka sıramızda boşalan yere oturdu hemen. "Konuşabilir miyiz Cihangir?" Konuşmayı hiç istemiyordum aslında, ama ne söyleyecekse bir an önce söylemesini ve benden uzaklaşmasını tercih ederdim. "Tamam," dedim ona döndükten sonra. 

Bir yandan Demir'i izliyordum. En arkadaki sırasında oturmuş, bizi izliyordu. Benim ona baktığımı görünce gülümseyip, göz kırptı. Şerefsizin evladı... Kalp ritmimi bozmaya ne hakkı vardı?

"Ben nereden başlayacağımı bilmiyorum," dedi parmaklarını mıncıklarken. Onu uzun zaman sonra ilk defa böyle görüyordum, bana sıcak çikolata getirdiği zamanlara geri dönmüştük sanki. "Ben biseksüelim, ama izin ver kendimi açıklayayım ve hatalarımı telafi edeyim." Hadi canım! Şaka yaptığı çok belliydi. "Dalga mı geçiyorsun Çetin?" Mavi gözlerini yüzüme çıkardı. "Hayır, ciddiyim." Bu daha kötüydü. Erkeklere ilgisi varken bana neden öyle davrandı? 

Şimdi yapacağım şey, sözlerimden çok daha etkili olacaktı, bundan emindim. Kollarımı yavaşça kaldırıp, kumaş alçıları yerinden sökmeye başladım. "Ne yapıyorsun?" deyip, beni durdurmaya çalışan Yusuf umurumda değildi; Çetin'in yaptığı şeylerle ve sonuçlarıyla yüzleşmesi gerekiyordu. Belki o zaman konuşmasının, bana yaşattığı şeylerin üstünü kapatamayacağını anlardı.

Yaparken canım acımıştı ama yine de durmadım. Alçılardan nihayet kurtulmuştum, bileğimdeki yaralarla ilk defa yüzleşiyordum. Diklemesine, kocaman dikiş izleri vardı. "Bunları görüyor musun?" Mavi gözlerindeki bakış, yerini korkuya bıraktı. "Yoksa?"

"Evet. Yaptığın şeylerin sonucu bu." Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Vay be, demek ki şeytanlar bile ağlayabiliyormuş. "Neler diyeceğin umurumda değil Çetin. Eğer bana bir iyilik yapmak istiyorsan, hatalarını telafi etmek istiyorsan lütfen benden uzak dur. Hayatımdan çık. Bu bana yapabileceğin en büyük iyilik."

Onunla daha fazla konuşmak istemiyordum. Yüzünü görmek, mavi gözleriyle karşı karşıya gelmek bana acıdan ve kötü anılardan başka bir şey bırakmamıştı; ileride de bırakmayacaktı. Sıramdan hızla kalkıp, yangın merdivenlerine gittim. Biraz olsun hava almak, kendimle baş başa kalmak belki sakinleşmemi sağlardı.

Yangın merdivenlerinin kırmızı basamaklarından birine oturup, ciğerlerimi temiz havayla doldurdum. Burayı seviyordum. Ne zaman sakinleşmek istesem, geldiğim ilk yer burası oluyordu.

"Onu sen de sevmiyorsun, değil mi?" Yanımda bir hareketlilik hissettim. Gelen kişi Demir'di, yüzünde o güzel gülümsemesi vardı. Yanıma oturduktan sonra elimi kendi elleri arasına aldı ve parmaklarımı okşamaya başladı. Elim onunkiyle buluşunca bütün öfkem sönmüştü sanki.

Gülümsedim. "Birkaç dakika öncesine kadar içimde türlü türlü şeyler dönüyordu, sen gelince hepsi gitti." Yüzündeki gülümseme genişledi. Tanrım, çocuk usta bir ressamın elinden çıkmış gibi duruyordu. Mavi gözleri, çene hattı, şekilli burnu... Kalemle çizilmiş gibiydi. "Ben de aynısını senin yanında hissediyorum Cihangir. Geliyorum, elini tutuyorum falan..."

okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now