2.4

2K 160 90
                                    

| Cihangir |

*

Yüzüme çarpan güneş ışığı ile uyandım. Gözlerimi araladıktan sonra ilk gördüğüm şey onun güzel yüzü oldu. Tabii ya, gece göğsünde uyuyakalmıştım... Hayatımın en rahat uykusunu çekmiştim gerçi; mışıl mışıl uyumuştum. Kendisi hala uyuyordu, fırsattan istifade onu izleyebilirdim.

Kumral saçları iyice dağılmıştı. Dolgun dudakları hafif aralıydı. Buğday rengi cildi ise çok güzeldi; ona dokunma isteğimi ateşliyordu. Elimi kaldırıp, parmak uçlarımla yüzünde küçük bir gezintiye çıktım. Önce yanaklarına dokundum, sonra çene hattında gezindim. Çok güzel hissettiriyordu. Onun kokusunu almak, sıcaklığı tarafından sarmalanmak, yüzüne dokunmak... İçimde bir şeyler hareket ediyordu sanki.

Gözlerini araladı yavaşça. Ebeni sikeyim, çocuğun yüzünü ellerken ona yakalanmıştım. Dünden beri rezil olmalara doyamıyordum. Ondan uzaklaşacaktım ancak elimi tutarak bana engel oldu. "Devam etsene. Hoşuma gitti." Tam o anda kalbim hızlandı. Bu çocukta çözemediğim bir şey vardı; daha önce hiç olmadığı kadar değişik hissediyordum onun yanındayken. Kalbim hızlanıyor, midem kasılıyor, içim ısınıyordu; bunların hiçbirine alışık değildim.

Gülümsedim hafifçe. "Hoşuna gidiyorsa saatlerce yapabilirim." Hafifçe kıkırdayıp, elini saçlarıma attı. Demir saçlarımla oynadıkça uykum geliyor, gözlerim ağırlaşıyordu. "Kedi gibisin," dedi sessizce. "Sevilmeye bayılıyorsun. Sevince de uykun geliyor." Yok, bu artık rezillik değildi. Çocuk resmen ciğerimi biliyordu. "Beni sürekli utandırıyorsun."

"Zaten tatlısın, utanınca daha da tatlı oluyorsun. Elimde değil." O bana böyle şeyler söyledikçe bana ateş basıyordu sanki. "Bak, yine domates oldun," dedi gülerek. 

"Saat kaç olmuştur?"

Boştaki elini komodine atıp, telefonuna baktı. "On buçuk olmuş. Bence okula gitmeyelim. Evde kalıp vakit geçiririz biraz, ne dersin?" Nasıl hayır diyebilirdim ki? Onun yanından ayrılmak istemiyordum zaten. "Beraber çikolatalı pasta yapalım Demir. Sonra PES oynarız, sonra çıkıp bahçedeki kedileri besleriz. Bir de, ablan gelene kadar yemek yapalım, olur mu?"

"Yaparız tabii." Eğilip, saçlarıma bir öpücük kondurdu. Hassiktir... Her hareketinde kalbim hopluyordu. "Ellerin nasıl oldu? Hala acıyorlar mı?" Doğru ya, o sorunca fark etmiştim. Yanındayken ellerimin acısını bile unutmuştum. "Daha iyiyim."

Ani bir hamleyle yataktan kalktı ve gerinmeye başladı. "Hadi sen de kalk. Daha kahvaltı etmemiz ve kedi beslememiz gereken konular var." Gerindiği sırada gri kazağı yukarı kalkmıştı, o aralıktan karnını gördüm. Küçük bir göbeği vardı, çok tatlı gözüküyordu. Tanrım, bu çocuk bu kadar tatlı olmak zorunda mıydı?

*

Kahvaltımızı etmiş, mutfağı toplamıştık. Şimdi ise beraber pasta yapıyorduk. Zorlanacağımı düşünüp pastanın kek kısmını kendisi almıştı, ben de tezgaha dayanmış krem şantiyi karıştırıyordum. O sırada arkamda onu hissettim. Ellerini belime sarmış, çenesini omzuma yaslamıştı. "Nasıl gidiyor bakalım?" Tam o anda vücudum titredi. Ebesini sevdiğim, çok fena bir çocuktu; her seferinde kalbimi hoplatıyordu. "Güzel gidiyordu," dedim. "Sen geldin, şimdi daha da güzel gidiyor." Güldü; yeniden içim titredi. "Kekimiz fırından çıktı," dedi kulağıma fısıldayarak. "Süslemeye başlayalım mı?" Tüylerim diken diken oldu bu sefer. Gerçekten, bu çocuk çok başkaydı. "Evet, başlayalım."

----------

Sizi uzun süre bölümsüz bırakmak istemedim. Hala tam toparlanamadım ama olsun. Kısa ama en azından bunu atayım bari 

Çok güzeller, eriyorum...

Hadi aşağıya tatlı yiyen bir Demir bırakalım

Hadi aşağıya tatlı yiyen bir Demir bırakalım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Demir'i koyduk, Cihangir'siz olur mu hiç?

Demir'i koyduk, Cihangir'siz olur mu hiç?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now