1.4

2.5K 190 207
                                    

| Cihangir |

*

İki hafta olmuştu onunla konuşmayalı. İki yıl gibi geçen iki hafta... Bu iki haftada kendimle ve düşüncelerimle baş başa kalmak için fazlasıyla fırsatım olmuştu. Bulduğum her fırsatta duygularımla yüzleşmiş, onu kalbimden silmeye çalışmıştım. Sanırım işe yaramıştı; onu gülerken görmek eskisi kadar canımı acıtmıyordu artık. 

Yemeden içmeden kesilmiş, iki haftada dört kilo vermiştim. Yusuf ve Demir bana okulda zorla bir şeyler yedirseler de okuldan çıkınca hiçbir şey yiyemiyordum. Hümeyra da iştahsız olduğumun farkındaydı ama üstüme gitmiyordu, inatlaşmanın faydasız olduğunu biliyordu.

Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarıp sınıfa girdim. Gözüm yine ilk onun sırasını buldu. Zaten buna engel olamıyordum, ona fark ettirmeden sürekli onu izlemek aylardır yaptığım en önemli şeydi.

Bu sabah erkenciydi. Tuhaf olan şey, kankası Doruk da bu saatte yanındaydı. Hararetli hararetli ne konuştuklarını bilmiyordum ancak umurumda da değildi. Tek derdim, onu gülümserken görebilmekti.

*

| Çetin |

"Lan Doruk, halletin mi bizim işi?"

Oturduğu sandalyede kendine sokuldu iyice. Onun bu hallerinden rahatsızdım, Cihangir'i dövdüğümden beri tuhaf davranıyordu. "Hallettim ama içim rahat değil. Çocuğun bize bir zararı yoktu, zaten sana daha da bulaşmadı. Kendi halinde takılıyordu öyle."

"Olmaz Doruk. O ibneyi sınıfımda istemiyorum. Gitsin başka yerde ne yapıyorsa yapsın." Sıkıntıyla ofladı ve bakışlarını önüne çevirdi. Diğer yandan sıranın üstündeki kareli defterine bir şeyler çiziyordu. "Umarım başımız belaya girmez." Korkması yersizdi; bu okuldan biriyle ilk defa uğraşmıyordum, bunu o da biliyordu. Güven vermek için elimle omzunu sıktım hafifçe. "Bir şey olursa tüm sorumluluğu alacağım. Sana bir şey olmayacak."

"Sana olacak zaten salak," dedi bir anda bana dönüp. "Ses kaydında senin adın ve Cihangir'in sesi var. Kimin üstüne kalacaktı başka, Yusuf'un mu? Hem kendi başını yakacaksın, hem Cihangir'in."

Doruk'un bazen korkaklığı tutuyordu; sevmediğim tek huyu da buydu zaten. Bana bir şey olmayacağının farkında değildi. Babam bu okula en çok bağış yapan kişiydi; müdür beni ve babamı kaybetmeyi göze alamazdı. Ödlek herifin tekiydi zaten. "Sakin ol Doruk. Ne sana, ne de bana bir şey olmayacak." Bakışlarını ayırmadı defterinden. "Umarım öyle olur." 

Göz ucuyla defterine, ne çizdiğine baktım. Çizdiği şeyi gördükten sonra tüylerim diken diken olmuştu. Bilinçaltında yatan, ona bu şeyi çizdiren şeyin ne olduğunu merak ediyordum.

 Bilinçaltında yatan, ona bu şeyi çizdiren şeyin ne olduğunu merak ediyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*

| Cihangir |

Dersi bitiren zil yerine, hoparlörden başka bir ses çalındı kulağıma. Bu ses benim sesimdi. "Keşke sana aşık olmasaydım Çetin..." Bir anda sınıftaki bütün gözler bana döndü. Kalbimin ağzımda attığına yemin edebilirdim. Üstümdeki kıyafetler beni boğuyor, duvarlar adeta üstüme üstüme geliyordu. Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. "Yer yarılsa da içine girsem," diye geçirdim içimden. Varlığımı, tüm benliğimi buradan silmek istedim.

"Cihangir kalk gidiyoruz. Bir süre gözükme kimseye." Yusuf bir anda kolumdan tutup, beni oturduğum yerden kaldırdı. Kulağımı dolduran bütün sesler birer uğultuya dönüşüyor, yerlerini kalp atışlarımın sesine bırakıyordu. 

"Utanmıyor musun lan kaçmaya, ibne?" Dönüp sesin kaynağına bakacaktım, ancak Yusuf kolunu omzuma atarak beni durdurdu. "Arkana bakma Cihangir, gidiyoruz. Sınıfta durursan güzel şeyler olmaz."

Ayaklarım isteğim dışında hareket ediyorlardı sanki. Beynim durmuş, bitkisel hayata geçmiş gibiydim. Hiçbir şey düşünemiyor, hissedemiyordum. Tek hissedebildiğim şey kalbimin ağır çarpıntısıydı. Gözümün önünde akan görüntü bulanıklaşıyor, beni nerede olduğumu bile fark edemeyecek hale getiriyordu.

Ciğerlerime dolan soğuk ve temiz hava, bir anlığına kendime gelmemi sağladı. Gözlerimle etrafıma hızlıca göz gezdirip, nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Yangın merdivenlerindeydim. "Cihangir, iyi misin?" Omuzlarımı tutup, beni sarsan iki elin sahibine baktım. Yusuf'un gözlerinde yatan korkuyu iliklerime kadar hissediyordum. "İ-İyiyim." 

Oturduğum merdivenlerde yanıma çöktü. "Bir açıklama yapmak zorunda değilsin. Kendine gel önce." Bir şey demedim, diyemedim. Boğazımda oluşan yumru, konuşmama engel oluyordu. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu usul usul. "Ben bunu hak edecek ne yaptım?" dedim boğazımın acımasını umursamadan. Söylediğim her kelimede boğazıma cam parçaları saplanıyor, kalbim sıkışıyordu sanki.

Canımı acıtıyordu. Ona olan duygularımın bu kadar kirlenmesi canımı acıtıyordu. Sevdiğim adamın bana bu kadar kötü davranması canımı acıtıyordu.

Tam o anda bir koku doldu ciğerlerime. Kafamı kaldırıp, kokunun kaynağına baktım. Demir yanıma oturup, beni koluyla kendine çekmiş ve kafamı omzuna yaslamıştı. "Sen hiçbir şey yapmadın. Çetin orospu çocuğu, o yüzden." Tanımadığım kokuyla ciğerlerimi doldurmaya, zihnimin kokuya aşina olmasına ve ruhumun biraz bile olsa huzur bulmasına izin verdim.

Koluyla beni kendine daha çok çekti. "İstersen benim eve gidelim. Kafan dağılır, olur mu?" (y.n: feels)

Hiç kimseyi görmemek, kalbim kaplayan kara bulutlarla ve ruhuma çöken ağırlıkla yalnız kalmak istiyordum. Gözümdeki yaşları silip, kafamı Demir'in omzundan kaldırdım. "Evime gitmek istiyorum." Hislerim bir bir yok oluyordu sanki. Dünyanın tüm uyuşturucularını içmiş ve beynimi uyuşturmuş gibi hissediyordum. Hiçbir şey demeden kalktım yangın merdivenlerinden. Ağır adımlarla ilerleyip, kendimi koridora attım.

*

| Hümeyra |

Duyduğum sesten sonra beynime bir şok yemiştim sanki. Göt herif, canımdan bir parça abime bunu nasıl reva görmüştü? "Buse bu ne amına koyayım?" Ani bir hareketle yanımdan kalkıp, hızla yürümeye başladı. "Kalk gidiyoruz. Öğreniriz şimdi ne olduğunu."

Merdivenleri hızlı hızlı çıkıyorduk. "O Çetin'in götünü sikeceğim," dedi öfkeyle. "Orospu çocuğu. Seni tüm okula rezil edip, hayatını sikmezsem bana da Buse demesinler." (y.n: go queen)

Çetin'in ağzına sıçmayı ben de çok istiyordum, ancak ondan önce yapmamız gereken şeyler vardı. Abimin iyi olduğundan emin olmak gibi. "Bırak şimdi Çetin'i. Abime bakalım önce." Abimin sınıfına giden yol, uzadıkça uzuyordu. Kalbimi kaplayan korku yüzünden gerçeklik algımı kaybetmiştim sanki.

Sınıfına vardıktan sonra kapının eşiğinden içeri baktım, tanıdığım kimse yoktu. Çetin dışında tabii. Tiksinç orospu çocuğu, yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirmiş, etrafına toplanan kalabalığa bir şeyler anlatıyordu.

"Hümeyra yürü eve gidiyoruz."

Arkamdan gelen sese baktım hemen. Duyduğum ses abimindi ama gördüğüm kişi ona benzemiyordu. Kahverengi saçları dağılmış, gözleri kızarmış, rengi solmuştu. Eşyalarını sınıftan alıp, yavaşça geçti yanımızdan. Koridorda ilerlerken tek bir kelime konuşmuyor, hiçbir yere bakmıyordu.

----------

Çetin sen çok kötü bir insansın

Doruk'un resim çizebildiğini biliyor muydunuz?

DEMİR SENİ YERİM

Bok gibi oldu bölüm aq gelin taşlayın beni. İnanın içime sinmedi ama iki gündür şzofren gibi durmadan bölümü kontrol ediyordum, daha fazla kafayı yememek için yayınlıyorum

Evet bölüm iki gün bekledi sdkjgldsfhlgs

okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now