0.1

16.8K 579 1.1K
                                    

| Cihangir |

*

Cama çarpan yağmur damlacıkları, ruhuma huzur veriyordu. Kulağımı dolduran rüzgarın uğultusu, kapalı hava, su birikintilerine çarpıp, onları titreten damlacıkların oluşturduğu küçük ama bir o kadar da eşsiz görüntü... Üstüme vurup, içimi ürperten küçük esinti; bacaklarımı ısıtan kalorifer peteğinin sıcaklığına tezat oluşturuyor, kalbimdeki anlam veremediğim karmaşayla çatışıyordu. 

Bu karmaşanın bir sebebi vardı: O. Ben ondan uzaklaşmaya çalıştıkça, o bana daha da yakınlaşıyordu. Evet. Kim olduğunu bildiniz. O kişi Çetin Azazel. Sarı saçları, keskin yüz hatları, mavi gözleri, kibarlığı, insanın içine işleyen gülümsemesiyle yer edinmişti zihnimde. 

Her zaman arka sırada, en yakın arkadaşı Doruk Ulukan'la beraber oturur; dersleri oradan dinlerdi. Çetin orada oturunca, benim de sürekli orayı izlemem kaçınılmaz oluyordu. Kendimi sürekli onun oturduğu sırayı izlerken buluyordum. Bakmayın en arka sırada oturduğuna; sınavlardan çoğu zaman iyi notlar alır ve hepimizi şaşırtırdı.

"Cihangir? Ne oldu? Dalıp gitmişsin yine."

Yanımda oturan Yusuf'a döndüm. Her ne kadar kaç yıllık dostum da olsa bu dalıp gitmelerim onun için bile yeniydi. O da biliyordu; ben normalde çok dikkatli bir insandım.

Sıkıntıyla ofladım. "Bilmiyorum Yusuf. Bana bir şeyler oluyor, ama neler olduğunu bilmiyorum." Bakışlarım daha sonra en arka sırada, çaprazımda oturan Çetin'i buldu. "Umarım yakın zamanda ne olduğunu anlarım."

Ellerini omuzlarıma koyup, beni hafifçe kendisine çevirdi. Kumral cildinin süslediği yüzü, endişeli bir ifadeye sahipti. "Ne olursa olsun yanında olduğumu biliyorsun değil mi? Bir sıkıntın varsa beraber çözebiliriz."

Yusuf böyle biriydi. Anaç tavırları, kişiliğinin bir parçasıydı. Sevdiği insanların her daim yanında olmak isterdi. "Biliyorum," dedim kafamı sallayarak. Onu endişelendirmemek adına yüzüme sahte de olsa bir gülümseme yerleştirdim. "Teşekkür ederim. İyiyim zaten. Sadece kafam bu aralar dolu."

"Neler olduğunu anlatman için seni zorlamayacağım. İstediğin zaman gelip anlatırsın," dedikten sonra eliyle omzumu hafifçe sıktı ve not tutmaya kaldığı yerden devam etti. 

Benim de yapmam gereken buydu. Hayatımın her döneminde duygularımı bastırmış, aklım ve mantığımla hareket etmiştim. Sınavlarımda, hayır hayır, tüm hayatımda bana başarıyı getiren buydu. Mantıklı kararlar vermemi önleyen duygularım yokken oldukça mutluydum. Olayları objektif bir şekilde analiz eder; sağlıklı kararlar verirdim. 

Şimdi ise aklımda sadece o vardı. Sabah uyandığımda, gün içinde, gece uyumadan önce... Hep o vardı. Gülümsemesi gözümün önünden hiç gitmiyordu. Şerefsiz herif. Durup dururken hayatımı bozmaya, dengemi alt üst etmeye ne hakkı vardı?

"Arkadaşlar, iki gün sonra sınavımız var. Şimdiye kadar işlediğimiz tüm konulardan sorumlusunuz."

Hemen önümdeki öğretmen masasında oturan Ercan Hoca'ya baktım. Kollarını bağdaş yapmış, sandalyede arkasına yaslanmıştı ve tahtadaki notları geçirmemizi bekliyordu. Bir yandan defterim ve tahta arasında gözlerimle mekik dokuyor; diğer yandan not tutuyordum. Yusuf'la böyleydik. Her ders noktası virgülüne not tutar, sınavlarda hiç zorlanmadan güzel notlar alırdık. Her ne kadar on birinci sınıf da olsak, sınav senesi gelmeden önce çalışma alışkanlığı kazanmaya çalışıyorduk.

Son notumu da aldıktan sonra kalemimi önümdeki defterime bıraktım ve arkama yaslandım. Günün son dersi olan matematik de bitmek üzereydi. Günün yorgunluğu yavaş yavaş üzerime çöküyor, oturduğum ahşap sandalyede bile mayışmama sebep oluyordu. Saçmalamayın! Kalorifer peteğinin dibinde oturuyor oluşumun tabii ki bununla alakası yoktu.

Dersin bittiğini bildiren zil çaldıktan hemen sonra Ercan Hoca bize "İyi akşamlar," demiş ve sınıfı terk etmişti. Yusuf'la beraber eşyalarımızı topluyor, okuldan çıkmak için hazırlık yapıyorduk. Eşyalarını toparlamayı bitirdikten sonra Yusuf oturduğu sıradan kalktı. "Hadi sen de toparlan da gidelim."

Aynı sokakta oturduğumuz için okula beraber gelir; okuldan beraber dönerdik. Ama bugün farklı bir şey yapmak istiyordum. "Sen beni bekleme bugün." Tek kaşını kaldırıp, sorgulayıcı bir ifade yerleştirdi yüzüne. "Sana bir haller olmuş. Yakında çıkar kokusu."

Yüzüme yeniden sahte bir gülümseme yerleştirdim. Bu çoğu zaman işe yarıyordu. "Sorun yok oğlum. Sen ne zaman gördün kendi başımın çaresine bakamadığımı?"

Yüzüne yayılan gülümsemeden belliydi; bu sefer içi rahat etmişti. "Tamamdır. Bir sorun olursa ararsın beni," dedikten sonra sınıftan çıktı. Evet, an itibariyle tek başımaydım. Fırsat elime geçmişti. Toparlamayı bitirdiğim asker yeşili sırt çantamı tek omzuma atıp, en arkada, çaprazımda oturan sıraya ilerledim. Kim olduğunu tahmin ettiniz değil mi? Çetin'in yanına gidiyordum.

Tek omzumdaki çanta ile onun oturduğu sıranın yanında dikiliyordum şu an. Bakışlarının beni bulması fazla sürmemişti. "Cihangir?"

Arkadaşının yanında durduğumu fark eden Doruk, hiç vakit kaybetmeden ayaklanıp, sınıfın çıkışına ilerlemeye başladı. "Kanka ben seni kapının önünde bekliyorum. İşin bitince gelirsin." 

Sınıftan çıkan arkadaşına "Tamamdır geliyorum," dedikten sonra yeniden bana döndü. "Bir şey mi oldu?"

"Şey diyecektim..." derken bile gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Mavi gözlerinin hedefi bendim sanki. O bakışlar, hedeflerini delip geçiyordu. "Matematik sınavı için beraber çalışmak ister misin?"

Kısa bir sessizlik oluştu aramızda. "Olur," dedi kafasını salladıktan sonra. "İstersen benim eve gidelim. Daha rahat çalışırız. Uyar mı?"

İşte! Beklediğim teklif buydu. "Olur!" Bana sıcak bir gülümseme yollayıp, oturduğu sıradan kalktı. Sınıftan çıkarken onu takip ediyordum. İçimdeki heyecanı bastırmak ise imkansız gibiydi. 

----------

Yeni kurgu hepimize hayırlı uğurlu olsun arkadaşlar. Medya'ya Cihangir'i koydum

Sizi temin ederim, hiçbir şey beklediğiniz gibi olmayacak. Bu kurguda bol bol şaşıracaksınız. Girişi umutsuz'a benziyor olabilir ama bu sizi aldatmasın. Yani şimdi size "şunları shipleyin" derdim ama spoiler olur susuyorum o yüzden :D Beklediğiniz ship çıkmayınca üzülmeyin sadece.

Dilimi nasıl buldunuz? Akıcılık vs konusunda iyi mi sizce?

Aşağıya da Çetin'i bırakıyorum.

Bence siz kim olduğunu biliyorsunuz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bence siz kim olduğunu biliyorsunuz...

okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now