1.0

2.9K 208 297
                                    

| Demir |

*

Kucağımda baygın bir şekilde yatan Cihangir'e baktım. Koyu kahverengi saçları dağılmış, gözleri morarmıştı. Kaşının ve dudağının kenarından süzülen kızıl sıvıyı görmek içimde bir yerlerin acımasına sebep oluyordu. Çetin'in bunu neden yaptığını henüz bilmiyordum ancak sebebi önemsizdi; Çetin'i yaptığına pişman edecektim.

Sağlıklı kararlar verebilmek için soğukkanlılığımı korumam gerekiyordu. İçimde harlanan öfkeyi söndürmek için gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldım. 

Cihangir'i nereye götüreceğimi biliyordum: Evime, hemşire Suzan ablamın yanına götürecektim.

*

Asansörden güçlükle çıktım ve zili çalmaya başladım. Kollarımdan yayılan ağrı önce omuzlarım ve sırtımda dolaşıyor, sonra bütün vücudumu etkisi altına alıyordu. Eğer kapıda bir dakika daha beklersem vücudumun iflas edeceğinden emindim.

"Öf geldim, ne çalıyorsun be art arda?" İçeriden gelen sesler ablamın sinirlerinin bozulmaya başladığını gösteriyordu. Eve giderken bana tuhaf tuhaf bakan insanlar da, ablamın söylenmesi de umurumda değildi. Şu an daha büyük sorunlarım vardı. 

Kapıyı açmasıyla, ellerini ağzına götürmesi ve çığlık atması bir oldu. "Demir bu ne hal?!"

"Çekil abla çekil," dedim eve girerken. Hızlı adımlarla koridordan geçtim ve odama girdim. Cihangir'i yatağıma bıraktıktan sonra fark ettim; vücudum gerçekten de bitmişti. Yorgunluğun etkisiyle kendimi yere bıraktım ve sırtımı yatağın karşısındaki duvara yasladım. "Abla, şu çocuğa bak n'olur."

Ablam telaşla evin içinde koşuşturmaya ve bir yandan söylenmeye başlamıştı. "Oğlum senin başın beladan hiç mi kurtulmaz?" İlk yardım çantasıyla beraber odama girdi ve yatakta Cihangir'in yanına oturdu. "Bu çocuk kim, ne geldi başına?" 

Hızla alıp verdiğim nefeslerin arasında güçlükle konuştum. "Abla kendime geleyim, söz veriyorum anlatacağım. Çocuğu normale döndürelim önce." Sıkıntıyla ofladı ve Cihangir'in yaralarını temizlemeye başladı. "Kafasına darbe almış," dedi yaraları temizlerken. "O yüzden bayılmış. Ciddi bir şeyi yok, birazdan kendine gelir."

Duyduğum cümleler her ne kadar içime su serpmiş olsa da vaziyet hala daha ciddiliğini koruyordu. Kaybedecek vaktim yoktu, bir an önce Buse'yi ve Hümeyra'yı durumdan haberdar etmem lazımdı.

*

Demir: Atacağım konuma gelin. Soru sormayın, Yusuf'u da getirin, BİR AN ÖNCE GELİN.

- Konum -

Hümeyra: Noluyor aq

Buse: Sorgulama, kalk giyin aq

*

Kalan son gücümle yerden kalktım ve yatakta Cihangir'in yanına oturdum. Bu halini görmek boğazımın düğümlenmesine, kalbime bir ağırlık çökmesine sebep oluyordu. Ne düşündüğümü, ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Şahit olduğum olaylar yüzünden aklım ve mantığımla değil; duygularımla hareket ediyordum.

Elimi kaldırıp, saçlarını okşadım hafifçe. Parmak uçlarımla dağınık saçlarında bir gezintiye çıktım. Saçlarında dolaştıkça elimin titremesi şiddetleniyor, boğazımdaki yumru daha da büyüyordu. Anlamıyordum, bir insan bunu bir başkasına nasıl reva görürdü? 

"İyi olacaksın," diye fısıldadım ona. "İntikamını alacağız."

*

| Cihangir |

Gözlerimi güçlükle aralayıp, nerede olduğuma baktım. Tanımadığım, küçük bir odanın içindeydim. Açık mavi duvarlar, krem rengi mobilyalar arasında boğuluyormuş gibi hissediyordum.

Yataktan kalktığım an başıma şiddetli bir ağrı girdi. Sessizce inlememe engel olamadım, ancak şu an baş ağrımdan daha önemli sorunlarım vardı: Çetin'le beraber kafede olmam gerekirken, neden tanımadığım bir evdeydim?

Açık maviyle dolu odadan çıkıp, kendimi dar koridora attım. Bir yaşam belirtisi, tanıdık bir yüz görmek istiyordum.

Koridorun sonunda bir oda gördüm. Kafamı odanın eşiğinden uzattığım zaman hiç beklemediğim bir grup karşıladı beni: Yusuf, Buse, Hümeyra, Demir ve tanımadığım bir genç kadın.

"Aaa abim uyanmış!"

Yusuf oturduğu siyah koltuktan kalktı ve kollarını bana sardı. "Çok korktum Cihangir. Şükürler olsun iyisin." Her zaman olduğum yerde, Yusuf'un kolları arasındaydım. Kulağımı göğsüne dayamış, kalp atışlarını dinliyordum. Kendimi güvende hissettiğim sayılı yerlerden biriydi burası.

Kollarını çözdükten sonra ellerini omuzlarıma yerleştirdi ve gülümsedi. "İyisin değil mi?" Güçlükle de olsa gülümsedim. "İyiyim." İyi olmasam bile Yusuf'a iyi olduğumu söylemek istedim, onun üzülmesine sebep olmak istemiyordum.

"Yusuf, Cihangir'e yüklenme. Aldığı darbeler ağır olabilir." Kısa boylu genç kadın içeri girdiğimden beri ilk defa konuşmuştu. 

Yusuf'tan ayrıldıktan sonra L şeklindeki büyük, siyah koltukta yanına gittim. "Pardon, siz kimsiniz ve Demir neden burada? Burası neresi?"

"Abiciğim her şeyi açıklayacağız," dedi Hümeyra, soluna kayıp oturmam için bana yer açtıktan sonra. "Ama önce gel otur şöyle." Koltuğun ucuna, Hümeyra'nın yanına oturdum. Bu manyak ergenin ne açıklama yapacağını çok merak ediyordum. "Dinliyorum kardeşim, anlat her şeyi."

"Sen Çetin'le buluşmaya giderken biz senin peşine adam taktık, şu an o adamın evindesin." Buse Hümeyra'nın dediğine bıyık altından gülmüş de olsa bu hiç komik değildi. Nereye gideceğimi Hümeyra'ya söylememiştim bile. "Ne yaptım dedin sen?"

"Yusuf'a sordum nereye ne zaman gideceğini. O da söyledi. Biz de olup biteni öğrensin diye Demir'i senin peşine taktık. Cihangir'le aranızda geçenleri görünce olaya dahil oldu. Ablası Suzan Hanım hemşireymiş," derken bir yandan kısa boylu kadına bakıyordu. "Yaralarına da o baktı. Öyle işte."

Dirseklerime dizlerime dayayıp, yüzümü avuç içlerime aldım. Parmak uçlarımla yüzümde gezdikçe canımın yandığını hissedebiliyordum. Şerefsiz herif, ben onun kılına bile zarar veremezken o bana hiç acımamıştı. "Eve gitmek istiyorum," dedim sessizce. "Bu konuyu da evde konuşacağız."

"Cihangir, canım, gidebileceğinden emin misin? Kafana darbe almışsın, dinlensen iyi olur." Suzan Hanım'ın ses tonundan ve konuşma şeklinden anaç tavırlarının ne kadar güçlü olduğunu hissedebiliyordum. "Gidebilirim," dedim ona baktıktan sonra. "Hepinize teşekkür ederim. Sizinle oturmak isterdim ancak bir an önce evime gidip dinlenmek istiyorum." Evet, bir an önce evime gitmek istiyordum. Hümeyra'yla konuşmak için değil, kendimle baş başa kalabilmek için.

Yüzüne yayılan ifadeden Demir'in ne kadar üzüldüğü belli oluyordu. Sebebini bilmiyordum, tek tahminim içindeki merhamet duygusundan kaynaklanıyor oluşuydu. "Rica ederim."

"Hümeyra hadi gidiyoruz," dedim koltuktan kalktıktan sonra. Beni ikiletmeden koltuktan kalktı ve koridorda peşimden gelmeye başladı. Eve gitmek, odamda yalnız kalmak istiyordum. Dışarıda olduğum için içimdeki acıyı bastırmak zorundaydım, ancak odamda rahat olabilir ve kalbimi kuşatan acıyı kucaklayabilirdim.

----------

Medya = Suzan (Demir'in ablası)

Arkadaşlar sizi uyarayım, kötü günler bizi bekliyor

Evet, dolu dolu on bölümü devirdik. Ne düşünüyorsunuz kurgu hakkında? İyi gidiyor mu sizce? Eksik gördüğünüz yerler var mı?

Hadi şimdi kafayı sıyırın, "Demir Cihangir'i mi seviyor" diye shgkjhgshjgsdf

okyanus ve iblis | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin