0.4

4.9K 321 517
                                    

| Yusuf |

*

Sınav kağıdımı Ercan Hoca'ya verdikten sonra hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Zilin çalmasına birkaç dakika kalmıştı, ama ben yine de bir an önce Cihangir'i bulmak istiyordum. Son iki haftadır çok tuhaf davranıyordu; sebebini bulmaya kararlıydım. İçimdeki ses bunun Çetin'le ilgili olduğunu söylüyordu.

Koridordaki adımlarımı hızlandırdım. Kantine vardığım zaman Cihangir ve Çetin'i bir masada karşılıklı otururlarken buldum; kahve içiyorlardı. Kare masadaki sandalyelerden birini çekip oturdum. İkisi de bana tuhaf bakışlarla bakmaya başladıklarında kendimi açıklama ihtiyacı hissettim. Hayır, tabii ki de öyle bir şey yapmayacaktım! En yakın arkadaşımın yanına otururken izin alacak değildim. "Sınavınız nasıl geçti?" dedim çok rahat bir şekilde. Oturduğum sandalyede iyice yayılmış, ellerimi ensemde birleştirmiştim.

"Cihangir'le beraber çalışınca iyi geçti. Senin nasıldı Yusuf?" dedi Çetin imalı bir şekilde. Normalde çok sabırlı bir insandım ama Cihangir onunla ders çalıştığından beri Çetin'e olan tahammülümün düştüğünü hissediyordum. Sebebi yoktu, sadece ondan haz etmiyordum.

"Benim Cihangir olmadan da iyi geçti."

Çetin'in yüz ifadesi bozuluyordu. Cihangir'in tuhaf bakışlarını üzerimde hissetmeye başlamıştım bile. Muhtemelen içinden "Ne yapıyor bu amına koyayım?" diyordu. Masadaki yükselen gerginlik, elle tutulur seviyedeydi.

Cihangir sesli bir şekilde boğazını temizledi. Bunu, ortamdaki gerginliği bozmak için yapıyordu. "Yusuf, kanka benimle gelsene. Beraber çikolata alalım," deyip sandalyesinden kalktı. Sandalyemden kalkıp, onu takip ettiğim sırada beni durdurdu ve yangın merdivenlerinin olduğu boşluğa çekti. "Oğlum sabah sabah ne bu gerginlik?"

"Sevmedim o civcivi. Çok gevşek duruyor."

"Bir şey yaptığı yoktu ki. Kahve içip, sınavın kritiğini yapıyorduk," dedikten sonra tek kaşını kaldırdı. "Hem bir şey yapsa bile icabına bakabileceğimi biliyorsun."

Sıkıntıyla ofladım. "Biliyorum, ama yine de sevmedim onu. En yakın arkadaşımı paylaşmak istemiyorum."

"İstersen evlenelim, hiç paylaşmamış olursun beni. Kuma getirmek de yasak," dedikten sonra kıkırdadı. Gülümseyip omzuna hafifçe bir yumruk attım. "Kendine dikkat et Cihangir. O çocuktan rahatsız oldum. Bir şey olursa söyle, beraber döveriz."

Gülümseyerek salladı kafasını. "Tamamdır, söylerim, beraber döveriz."

Kantinden çikolatalarımızı aldıktan sonra Çetin'in olduğu masaya geri döndük. Cihangir elindeki çikolatayı iştahla yiyordu. "Cihangir, yarın akşam boş musun?" dedi Çetin, elindeki bardağı masaya koyduktan sonra. Cihangir kafasını onaylama anlamında salladı. "Evet müsaitim. Neden sordun?"

"Biliyorsun cuma günü fizik sınavı var. Benim de fizik dersim iyi değil. Beni sınava çalıştırır mısın? Gece de bizde kalırsın, sabah okula beraber gideriz."

Bunu beni sinir etmek için yaptığından emindim. Çetin aptal değildi; ondan haz etmediğimi hemen anlamıştı. Muhtemelen o da benden haz etmiyordu.

Cihangir hiç düşünmeden kabul etti onu. "Olur tabii," dedi kafasını salladıktan sonra. Çetin'in yüzüne yayılan imalı gülümseme çok sinir bozucuydu; masadan kalkıp, kendimi koridora atmıştım hemen.

Merdivenleri üçer üçer çıkarken biri kolumdan tutup beni durdurdu. "Yusuf bir dursana oğlum. Konuşalım işte." Beni durduran kişi Cihangir'di. "Tamam oturdum bekliyorum. Konuşalım hadi," dedim merdivenlere oturduktan sonra.

okyanus ve iblis | bxbWhere stories live. Discover now