16| Açık Kitap

868 69 53
                                    

Bu kesinlikle Cassandra için inanılmazdı. Hissettiği duygu yoğunluğu altında eziliyordu. Daha önce ona böylesine yakınken nasıl durabilmişti? Anlamıyordu genç kız. Sirius kulağına Romeo ve Juilet'ten bir alıntı  fısıldadığında artık bir şeyden fazlasıyla emindi. Kesinlikle karşı konulamaz bir şekilde Sirius'a aşıktı. Midesindeki sıkıntı, kalbinin deli gibi çarpması, boğazındaki yumru hepsi yok olmuştu. Sanki hep oraya aitti, hep ona aitti.

"Hep bu anda kalmak isterdim." dedi Sirius kadife gibi bir sesle. "Senin yanında, senin dudaklarında, hep bu anda..."

Cassandra şimdi utancından kızarmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Cassandra şimdi utancından kızarmıştı. Sirius onun bu haline gülümsedi. Ve eliyle çenesini tutup  nazikçe yukarı kaldırdı. Griler mavileri bulduğunda ikisinde gözlerinde tek bir pırıltı vardı. "aşk"

Sirius tekrar konuştu ama bu sefer Cassandra gözlerini kaçırmıyordu. "Bunca zaman kendimle mücadele etmem saçmalıkmış, sanki sana karşı koyabilecekmişim gibi." Cassandra kaşlarını kaldırdı. "Ne demek bu?" diye sordu sessizce. Sirius alayla gülümsedi. "Bendeki etkini fark etmiyor musun gerçekten Cassandra Lysa Carrow? Beni büyülüyorsun. Merlin! Daha önce hiç bu şekilde hissetmenin mümkün olduğunu düşünmezdim. Ama sen..." Cassandra'nın ellerini avuçladı. "Sen iyi ki hayatıma girdin Cassandra." Cassandra yine kızarmıştı ve bu sefer kalp atışları da sanki dışarıdan duyulacak gibiydi. Sirius genç kızın boyalı ellerine gülümsedi ve kendi parmaklarını genç kızın ellerinin üzerinde gezdirmeye başladı. "Tüm bu pembe renkli yanakların, gülümsemen, saçlarının zambak kokusu, narinliğin... Sanki kırılacak bir vazo gibisin, değerli hiç solmayan bir çiçek. Ve kendimi gerçekten çok aptal hissediyorum, seni kendimden uzak tutmaya çalıştığım için." 

Cassandra ikisinin sarmaş dolaş ellerine bakıp konuştu. "Evet ben de." dedi üzüntüyle. "Ama neyse ki çabuk akıllandın." Sirius bu sözler üzerine tekrar gülümsedi. "Aslında." dedi kaşlarını kaldırarak. "Eğer seni kaybedeceğim için korkmasaydım sanırım hala kabullenemezdim. Ölüyorum zannettim hayatımın en kötü ikinci günüydü diyebilirim." sesi sonlara doğru yavaşça alçalmıştı. "Öyleyse." dedi Cassandra bakışlarını Sirius'a yönelterek. "O güne teşekkür etmeliyim." Sirius kaşlarını çattı ve genç kızı kucakladı. "Asla." dedi sahiplenici bir tonda. "Seni kaybetmeye dayanamam. Yeterince kayıp yaşadım zaten." Cassandra bir süre gözlerini kapattı. Sirius'un kucağı üşüyen bedenini sımsıcacık ediyordu. Sanki dışarıda yoğun bir kar fırtınası yokmuş gibiydi. Huzurla gülümsedi.

Hayat ne kadar garipti onun için. Aklına göl kenarında yaptıkları konuşma geldi. Sirius'un o acı çeker hali, kendisinin ağlamalarını. Oysa şimdi hepsi hiç yaşanmamış gibi olmuştu.

Aniden Cassandra kafasını kaldırdı. Sirius ona şefkatle bakıyordu. Sirius Cassandra'nın kollarından ayrılması için bir hamle yaptı ama Cassandra kaşlarını çatarak onun kollarını geri bedenine sardı. Sirius bunun üzerine sesli bir şekilde güldü. "Birinci gün hangisiydi?" dedi Cassandra merakla. "James'i kaybettiğin gün mü?" Cassandra bunu sorduğuna aniden pişman olmuştu çünkü Sirius'un bakışları donuklaşmıştı belli ki hala bu konudan konuşmak onu üzüyordu. "Evet." dedi Sirius üzüntüsü sesinden belli oluyordu. "Hayatımın en kötü günüydü, o benim için bir arkadaştan fazlasıydı. Kardeşimdi." dedi derin bir nefes alarak. "Onu kaybettiğimde sanki bir delik açıldı göğsümde asla kapanmayan bir delik." Cassandra üzüntüyle Sirius'a tekrar sarıldı. Kalbinin sesini çok net duyabiliyordu. "Ben üzgünüm." dedi fısıltıyla.

Karanlıktan AydınlığaWhere stories live. Discover now