42| Bölüm Sonu Canavarı

161 12 4
                                    

İkinci kata çıkan merdivenlere ulaştıklarında tuhaf bir şekilde hemen arkalarındaki sesleri işitemez olmuşlardı. Acaba Marlene'in yaptığı uğursuzluk büyüsü hepsini birer örümceğe mi çevirmişti? Bu düşünceyle biraz rahatladı. Bir bir ardına sıralanmış kapılara, küçük pirinç tabelalara göz gezdirmeye başladı. Sirius oldukça kısık bir sesle konuşuyordu, "Dayan Rem, çok az kaldı."  "İşte buradan!" dedi heyecanla Cassandra ve hemen önlerindeki kapıdan içeri giriverdi. İçeride Cassandra'yı bekleyen hoş bir sürpriz duruyordu.

Matilda Carrow yüzünde endişeli bir ifadeyle oldukça geniş her tarafı antika işlemelerle dolu olan odasının tam ortasında bir heykeli gibi dikiliyordu. Cassandra uzun zamandır annesinin mavi gözlerine bakmamıştı, ama şu an bakmak için uygun bir zaman da değildi. Tam arkasında Remus'u ayakta zar zor tutan Sirius ve Marlene dikiliyordu. Nefes nefese kalmışlardı ve Remus arada bi' inlemeye benzer sesler çıkarıyordu.

"Cassandra bu sen misin kızım?" Annesinin titrek sesi tüm vücudunu bir dalga gibi aştı. İçinde tarif edilemez bir duygu baş göstermişti. Kısa bir anlığına annesine sarılıp onun güven dolu kollarında Bakanlığı terk etmek istedi. Ama bu his saniyesinde geçmişti, artık hayatının çok daha farklı bir yola savrulduğunu biliyordu. Eskisi gibi annesinin küçük kızı olamayacağını da.

 Eskisi gibi annesinin küçük kızı olamayacağını da

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Cassandra, benim küçük bebeğim..." Annesi ona doğru bir adım atınca refleks olarak geri çekildi. Annesinin masasının üzerindeki aynada kendi yansımasını gördü, yüzü hala eskiye dönmüş değildi; mavi gözleri, kahve saçları, yüzünün belli hatları yerine oturmuş olsa da orantısız bir burna, eğri büğrü dişlere sahipti. Aynanın hemen yanında ise kendi fotoğrafını görmesi gözünden bir damla yaş akmasına sebep oldu. Küçük Cassandra önden iki dişi daha yeni yeni filizlenir bir şekilde kocaman gülüyor, elindeki oyuncak atı muhtemelen annesine uzatıyordu.

"Annen seni çok özledi bebeğim." Matilda Carrow ellerini Cassandra'ya uzattı. Genç kız nemli gözlerle annesine bakmayı sürdürürken Marlene'in kulak tırmalayan sesi duyuldu. "Pekâlâ, anne kız buluşmanız çok hoş! Ama hemen bizi buradan çıkartmazsan sana lanet savurmaktan asla geri durmam." Asasını tehditkâr bir şekilde Matilda Carrow'un yüzüne tutuyordu. Marlene haklı, buradan hemen çıkmalıyız. Duruşunu dikleştirdi ve saliselik bir hızla gözyaşlarını sildi.

"Anahtar nerede anne?" Sesindeki ciddi ton annesini şaşırtmış olacak ki kaşları hızla çatıldı ve masasına yaslandı. Şimdi ellerini göğsünde birleştirmiş, gözleriyle kızına kızıyordu.

"Yaptığın onca şeyden sonra özür dilemeni beklerdim."

"Sakın beni suçlama!"

"Bu gece olanların suçlusu sen değilsin yani öyle mi?"

"Tüm o yalanları söyleyip, onları masum gibi göstererek tüm büyücüleri kandıran sizsiniz!" Bu cümlesi üzerine Matilda Carrow iyice hiddetlendi, konuştuğunda artık bağırıyordu.

Karanlıktan AydınlığaWhere stories live. Discover now