29| İlahi Komedya

387 43 41
                                    

Cassandra yürürken hala bir şey bekliyordu. Bir kelime, bir ses ama hiç biri gelmedi. Sirius arkasında kalmıştı, belki gitmişti geri eve, belki dikiliyordu bilmiyordu. Ama az önceki haykırışlarını aklına, zihnine kazıdı. Buraya kadar gelmesine rağmen, Marlene'i görüp de hala ona yalvardığı için kendine kızıyordu. Tüm bunlara rağmen Sirius ona 'kal' dememişti, bir kelime ne kadar zor olabilirdi? Ya da kendini açıklamak ne kadar zor olabilirdi anlayamıyordu. Bir tarafı ona inanılmaz kızgın bir tarafı ise araftaydı. 

Mutluydu, onun iyi olduğunu görebilmişti. Üzgündü. Çünkü özlem içini yakmıştı ve hala yakıyordu. Sinirliydi ve bu hissettiği duygu diğerlerini bastırıyordu.

Privet Drive'daki güneş tenini ısıtıyor, yolda yürüyüp geçen mugglelar, oynayan çocuklar, el ele tutuşan çiftler herkes ona bakıyordu sanki. Cassandra sinirden saçlarını yolmak istiyordu. Derin bir nefes aldığı sırada birine çarptı ama dönüp bakmadı bile. Hızla ilerlemeye devam etti. Belki dönüp baksa çarptığı kişinin oldukça perişan halde görünen Remus Lupin olduğunu fark edebilirdi.

Az önceki konumuna geldiğinde Natalie ve Alexander'ı sohbet ederken gördü. Natalie gülümsüyor, Alexander'da bir eliyle Testrali seviyordu. Bu durum dışarıdan aslinda oldukça komik görünüyordu. Çünkü Alexander'ın boşluktaki eli sürekli ileri geri sallanıyordu.
Kurumuş gözyaşlarını sildi, karışmış saçlarını  düzeltti, sakin görünmeye özen göstererek arkadaşlarının yanına ilerledi.

"Haydi gidelim!" diye seslendi somurtarak, Natalie heyecanla arkadaşının yanında bitmişti. "Cassandra ne oldu?" Alexander'da göz ucuyla onlara bakıyordu. "Hiç bir şey." diye kestirip attı Cassandra. "Haydi gidelim hemen." Natalie kafasını sallayıp Alexander'a döndü. Tıpkı geldikleri gibi genç büyücü,  Testral'in üzerine binmelerine yardım etti.

Havada süzülürken Cassandranın aklında hep Sirius vardı. Her şeyin farklı olmasını o kadar istemişti ki... Onunla kalmayı, ona sarılmayı, onsuz geçen günleri onunla avutmayı ama kalbi burkulmuştu işte. Dahası evde Marlene'de vardı. Onu görünce tepeden tırnağa öfke duyduğunu tekrar anımsadı. Ama suçu yoktu. Tek suçlu kendisiydi aptal gibi davrandığı için suçluydu.

Yasak ormana indiklerinde Cassandra ürperdi. Burası Privet Drive'a göre daha soğuktu. Meraklı bakışlarla, Natalie yanına yanaştı, oda üşümüştü belliydi ki kollarını kendine sarmıştı. "İyi misin?" diye sordu arkadaşı. Cassandra yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirip kısık sesle konuştu. "Marlene ile birlikteymiş." Bunu söyler söylemez hızla yürümeye başladı Natalie'nin vereceği tepkiyi bile beklemeden yürüdü. Arkasından gelen Alexander ile Natalie'yi hissedebiliyordu ama konuşmadı.

Kuleye geldiklerinde doğruca yatakhaneye çıktı. Kızlar ders için hazırlanıyorlardı. Cornfood olayı unutulmuşa benziyordu. Kimseyle konuşmadan yatağına oturdu, hemen arkasından da nefes nefese Natalie gelmişti. "Nereden geliyorsunuz böyle?" diye sordu Sevilla merakla, Natalie gülümseyerek konuşmuştu. "Hiç, yasak ormanda dolaştık biraz." "Yasak ormanda?" Ophelia tek kaşını kaldırıp sordu. "E-evet, Alexander'da bizimleydi." Zoraki bir cilve eklemişti sesine. Cassandra şimdi Natalie'yi ortalarına alan ve kıkırdayan arkadaşlarına bakıyordu. Hepsi de hatta Diana bile kızın ağzından laf almaya çabalıyor, buluşmanın ayrıntılarını öğrenmeye çalışıyorlardı.

"Öpüştünüz mü?" diye sordu Sevilla sesi her zaman ki gibi heyecan doluydu.

"Ne!" Natalie cıyaklamıştı. "Elbette hayır! Hem Cass'da bizimleydi."

"Sahi ona ne oldu?" Diana at kuyruğu yaptığı saçlarını tarıyordu.

Natalie aklına gelen ilk yalanı söyleyiverdi. "Quidditch yüzünden sanırım." Bu tatsız konu ile kızlar bir anda sessizleşmişti. Cassandra'nın quidditch'e ne kadar önem verdiğini iyi bilirlerdi. Natalie'de bunu fırsat bilerek aralarından sıvışıp Cassandra'nın yanına oturdu. Genç kız öylece camdan dışarıyı izliyordu, aklı uzaklardaydı. "İyi misin?" Natalie'nin yumuşak sesi zaten kenarda bekleyen gözyaşlarını harekete geçirecek gibi oldu ama kendini sıkmayı başardı. Konuşmadı, onun yerine kafasını olumlu anlamda sallayıverdi. "Konuştunuz mu?" Cassandra ömür boyu burada oturup susamayacağının farkına vararak önüne döndü. "Konuştuk." Tam da tahmin ettiği gibi sesi çatallı çıkmıştı. "Ne söyledi?" "Hiç. Koca bir hiç!" Omuzlarını düşürmüştü. Natalie yüzüne en umursamaz ifadelerinden birini hızlıca yerleştirdi. "Hiç değilse o iyiymiş, bunu görmüş oldun." "Öyle." diye mırıldandı Cassandra. Fena halde canı sıkkın olduğunda ağzı mühürleniyordu sanki. 

Karanlıktan AydınlığaOù les histoires vivent. Découvrez maintenant