on üç

2.3K 237 26
                                    

Beş kez değiştirdim bölümü... Bu da tam içime sinmedi ama arayı çok açmamak için atıyorum, bir hafta oldu sanırım.

İkinci sınavlar başlamadan birkaç bölüm daha yazmaya çalışacağım yoksa bitmez bu kitap..

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen, etkileşime göre bölüm atıyorum.

İyi okumalar♡

  Silena aynı ismi defalarca kez yazdı, parmakları tamamen siyah mürekkebe bulanana, tüyden kalemin ucu parçalanana ve Natalie ona birkaç kez seslenip sonunda dikkatini çekebilene kadar.

Arkasından geldiğinden fark edememişti onu, parmaklarına bulaşmış mürekkebi umursamadan cübbesine silerken Natalie kaşlarını çatarak mırıldandı. "Harry kim?"

Silena telaşla defterin kapağını kapattı ve biri elinden alacakmış gibi sıkıca kavradı. "Önemli biri değil." diyebildi. Bahane bile bulamayacak kadar uykusuz kalmıştı. Gece geç saatlere kadar oturup kitapları karıştırıyor o ismi aklından atabilmek için çabalıyordu. Harry.

"Bana önemli gözüktü." Silena başını kolunun üzerine yaslayarak gözlerini kapadı, tartışmaya yetecek gücü yoktu, hiçbir şeye yetecek gücü yoktu. "Yorgunum." diye mırıldandı kolunun altına koyduğu defterin cildine parmaklarını dayarken. Biri elinden alıp son şansını da harcayacak diye ödü kopuyordu.

"Erken yat diye yüz defa söylesem de anlamıyorsun ki." Natalie söylendiğinde Silena sesini çıkarmadı. Kimse onu kaldırmayacak olsa sonsuza kadar uyuyabilirdi, artık yer de ayırt etmiyordu. Kabusları yüzünden uyuyamadığı için derslerde, kütüphanede ve hatta yemekte kesik kesik uyuduğu dakikalarla ayakta kalıyordu son bir haftadır.

Yine de hiç keşke dememişti.

Regulus'a bir seçim şansı tanımıştı, Karanlık Lord'la olan anlaşmasını ters bir hamle yapmasın diye bozulmaz yeminle mühürlemişti. Regulus'un şansı karşılığında nasıl öleceğini görmek istemişti. Silena bunun küçük bir bedel olduğunu düşündüğü ana lanet etmeden duramıyordu, kafasında dönüp duran yüzlerce soruya birkaç tane daha eklemişti.

O bulanık anda görebildiği tek şey James'in tıpatıp kopyası olan bir oğlan çocuğu ve kızıl saçlı bir kızın korkuyla ismini haykırması olmuştu.

Her şeyin yıkıldığını görmüştü. Okul kocaman bir hurda yığınına dönerken sağlam kalan üç beş yerden biri de tamamen işe yarayabilecek durumda değildi. Ölülerse en kötü kısmıydı, Silena sedyelerle içeriye taşınan onlarca kişiyi izlerken başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü.

İnsanlar ağlamaya bile vakit bulamamışlardı, kalkıp savaşmazlarsa daha kaybedecek çok şeyleri vardı.

Silena'nın göğsü yine o tuhaf hisle sıkışırken neden bu kadar acı çektiğini kavrayamadı. Sonunda Karanlık Lord ölüyordu ama acı, kocaman bir boşluğa sıkışıp kalmış ondan kopamıyordu.

Karanlık Lord o oğlanın önüne çıkıp asasını ona doğrultunca Silena'nın içinden onu parçalara ayırmak gelmişti, hem de hiç istemediği kadar. Babası öldüğünde bile bu kadar öfkelendiğini hatırlamıyordu. Nefesi tükenene kadar korumak istemişti, tanımadığı bir oğlan çocuğunu.

Mantıklı değil, diye geçirdi içinden.

"Silena? Ders başlamak üzere." Natalie'nin sesi düşüncelerini böldüğünde başını kaldırdı ve ayağa kalktı. Elleriyle gelişigüzel bir şekilde saçlarını düzeltirken birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. Defter hala sıkıca parmaklarının arasında duruyordu, güvende.

İksir sınıfına ilerlerken Silena arada bir düşmemek için Natalie'ye yaslanmıştı. Güç bela kendini tabureye kadar götürüp oturduğunda dünya etrafında bir girdap olmuş dönüyordu. Kaşlarını çatıp tek eliyle alnını ovuşturdu ve Profesör Slughorn içeri girip kitaplarını açmalarını söylerken ayık kalmaya çalıştı.

Natalie onun yerine önüne doğru uzanıp masada duran kitabını araladı ve doğru sayfayı bulduğunda geri çekildi.

"İkili gruplar oluşturmanızı istiyorum," Natalie, Silena'ya dönmüştü ki bir kız onu omzundan dürtünce dudakları hafifçe aralandı.

O sırada biri kitabını sertçe onun yanına bıraktığında Silena gözlerini Natalie'den çekip Severus'a döndü. Siyah gözleri anlamlandıramadığı bir öfkeyle parıldıyordu.

"Geriye sadece biz kaldık." dediğinde Silena itiraz etmedi. James'in aksine onun Severus'la kişisel bir sorunu yoktu.

Severus sessizce kazanın altını açarken Silena göz ucuyla kitaba bakıp masanın üzerinde duran meyan kökünü aldı ama kesmek üzereyken Severus bıçağı elinden çekip aldı. "Önünü zor görüyorsun." dedi alaycı bir tavırla. "Senin yüzünden düşük not almak istemiyorum."

Silena umursamadan başını salladı ama Severus'un iğnemeleri bitecek gibi değildi. Otuz dakika boyunca yaptığı en ufak harekete bile söyleyecek bir şeyler bulmuştu. Silena sonunda dayanamayarak derin bir iç çekti. "Susacak mısın?" Bunu daha çok bir soru gibi değil de emir gibi söylemişti ama o an buna takılacak değildi. Uykusunu bile kaçırmıştı.

"Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum," diye tısladı Severus. Silena bozuntuya vermeden kaşlarını kaldırdı. "Bana da anlatmak ister misin?"

Oğlan burnunu kırıştırıp ona yandan bir bakış attı ve suratına bakmadan, önündeki iksirle ilgilenmeye devam ederken konuşmaya başladı. "James böyle bir oyunu oynamak için çok aptal. Gerçekten anlamayacağımı mı düşündünüz?"

"Ben düşünmedim." dedi Silena.

"Senin çıkarın neydi?"

Silena'nın ona hiçbir şeyi anlatmaya niyeti olmadığından yalan söyledi. "Çıkarım yok, iyilik olsun diye yapıyorum."

Severus bir anlığına duraksadı ama gardını indirmeden devam etti. "İyilik anlayışının bu olmasına şaşırdığımı söyleyemem."

"Benden daha doğru bir şey mi beklerdin?"

"Ondan nefret ettiğini sanıyordum." dedi sorusuna cevap vermeden.

"Ediyordum." Kelime birden Silena'nın ağzından çıkınca şaşırdıysa da belli etmedi. Severus tepkisini ölçmek ister gibi yaptığı işi bırakıp ona dönmüştü.

"Şimdi etmiyor musun?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

"Eskisi kadar değil diyelim ve konu burada kapansın?"

Birkaç saniyeliğine bakıştılar ve Profesör Slughorn dersi bitirdiğini duyururken Severus başını salladı. "Öyle olsun ama en yakın zamanda bu saçma şeyi bitirmezseniz Lily'ye söyleyeceğim."

Sonra Silena'nın bir şey söylemesine izin vermeden kalkıp gitti.

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin