on sekiz

2.1K 215 17
                                    

Silena gözlerini açtığında gördüğü ilk kişi annesi.

Kadın ona herhangi bir harekette bulunmadan karşıdan bakıp gülümsediğinde kız baştan aşağı ürperdiğini hissederek parmaklarının altındaki çarşafı sıkıca kavrıyor.

"Sonunda uyanabilmene sevindim." diyor annesi. Sesinde aşağılayıcı bir samimilik, korkunç bir tını var. Bir dakika sonra elini göğüs kafesine sokup kalbini çıkarıverecekmiş gibi hissediyor Silena.

Bu düşünce onu yavaşça zehirlerken paniklememeye çalışarak başını çeviriyor, yalnız olmadığını bilmeye ihtiyacı var. Yatağın yanına koyulmuş ahşap bir sandalyenin üzerinde uyuyan James'i gördüğünde boğazı düğümleniyor, görmeyi beklediği kişi kesinlikle o değil.

Annesinin gözü Silena gibi uyuyan oğlana kaydığında kadın küçük bir kahkaha atmaktan kendini alamıyor.

"Livana yeni birini bulduğunu söylemişti ama bu kadar aptal biri olduğunu bilmiyordum." Gerçekler Silena'nın dilinin ucunda kuruyup yok oluyor ve ağızında kalmış külleri yutkunurken annesinden bir an bile ayırmıyor gözlerini.

"Bu sabah önemli bir işimin ortasındayken, dekanınızdan acil bir mektup aldım." diye söze giriyor kadın. Uzatmaya niyeti olmadığı belli. "Mektupta sevgili kızımın hastalandığı ve mümkünse okula gelmem gerektiği yazıyordu." Kendi kendine güldükten sonra devam ediyor. "Bir anlığına her şeyi anlattın sandım ama sende o cesaret ne arar?"

"Kimseye bir şey söylemedim ve iyiyim. Gidebilirsin." diyor Silena. Ona bir an daha katlanabilecek hali yok ve kolyesini kaybettiğinden babasını göremiyor, ona yardım edecek kimse yok etrafında. Gerçi annesi de ona burada saldıracak kadar aptal değil, mutlaka bekleyecek ama Karanlık Lord'dan aldığı parçayı geri istemeye gelmiş olma ihtimali de yüksek. Ya da kendisininkini.

Ama ikisini de Silena özgür iradesiyle iade etmediği sürece alamaz, ne kadar güçlü olursa olsun ölüme karşı gelemez.

"Endişelenme, fazla kalmayacağım. Sana bir mesaj getirdim." Annabeth deri cekedinin cebinden bir yüzük çıkartıp ona uzatırken Silena pür dikkat onu izliyor. "Bunu sana vermemi istedi." diyerek yüzüğü uzattığında Silena, ismini söylememiş olmasına rağmen kimden bahsettiğini anlayabiliyor.

"Aralık ayının sonuna kadar vaktin var Silena." İsmi annesinin dudaklarından keskin bir zehir misali döküldüğünde kız suratını buruşturmamak için çarşafı biraz daha sıkı tutuyor. Sonrasında gelecek kelimeleri tahmin etmek o kadar da zor değil.

Annabeth son bir kez James'i kontrol ederek devam ediyor. "O zamana kadar taraf değiştirmeye karar verirsen yüzüğü tak, haberimiz olacak. Olur da yerinden memnun olduğunu söylersen de kalbin için geri geleceğim."

Silena bir annesinin uzattığı yüzüğe bir de suratına bakarken beti benzi atıyor, alsa ayrı almasa ayrı bir dert. Bakışları annesinin suratında son bulduğunda en ufak bir merhamet ya da acıma duygusu yok, görevini yapıyor sadece. Beline kadar uzanan saçlarını geriye attıktan sonra nazikçe eğilerek yüzüğü karnının üzerine bırakıyor ve kızın yanağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurup geri çekiliyor.

Silena annesinin nefesi suratına değdiği an ağlayacak gibi olduysa da kendini tutmayı başarabiliyor. Onun karşısında zayıf gözükmek bir seçenek değil.

"Neredeyse altı haftan var, düzgün karar vermeni öneririm. Hala şansın varken kullan."

Kadın cümlesini bitirdiğinde Silena arkasında bir hareketlenme hissedip oraya dönüyor. James uyanmış, tuhaf bakışlarla ikisini süzerken annesini tanımadığı her halinden belli.

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin