on dokuz

1.9K 222 11
                                    

Bu bölümü paylaşıp paylaşmama konusunda aşırı kararsızım ama on sekiz bölüm olmuş artık bir şeyler olması gerekiyordu sanki...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, artık etkileşime göre bölüm atacağım.

İyi okumalar!

•••

"Silena?"

Genç kız ismiyle seslenildiğini duyduğunda defterinin kapağını kapayarak başını kaldırıyor.

"Ağladın mı sen?" Silena kafasını eğip ıslanmış yanaklarını koluna silerken James ağacın etrafında dönüp yanına oturuyor, defterini sıkıca kavrayarak çimlerin üzerine bırakırken ona biraz zaman veriyor.

Silena "Saat geç oldu." diyor sorusunu görmezden gelerek. "Burada olmaman gerekiyordu."

"Senin de öyle."

"Ortak salon ya da odam yeterince sessiz değildi, gürültüde yazmak kolay olmuyor." Yalan söylerken parmakları eteğinin ucunu sıkıca kavrıyor ve James görmeden geri bırakıyor.

Oğlan kaşlarını kaldırıyor, bu küçük hareketi fark etmemiş olsa da yalan söylediğini anlamak güç değil. "İyi bir yalancısın sanıyordum."

"Öyleyim. Sadece bugün en iyi günüm değildi."

"Annen yüzünden mi?" Silena suratına baksa her şeyi anlayacakmış gibi hissettiğinden saçlarının yüzüne düşmesine izin vererek başını önüne eğiyor.

"Uzun zamandır görüşmüyorduk,"

"Aranızda bir sorun mu var?"

"Dışarıdan öyle gözükmüyor, biliyorum ama benden pek hoşlanmaz."

James kısa bir süreliğine sessiz kaldıktan sonra onu kırmamasını umarak mırıldanıyor. "Annen biraz, nasıl desem, karanlık gözüküyor."

Silena gülerek ona çeviriyor başını, daha yerinde bir tespit olamazdı.

"Her zaman böyle değildi. Savaş başlamadan önce daha iyi bir kadın olduğunu hatırlıyorum." Cümlenin altında yatan imanın onu ele verdiğinin farkında olmadan konuşuyor. O zamanlar yaşı hayli küçük olsa da zihni bölük pörçük hatıraları hala arada bir anımsar, annesinin onu gerçekten sevdiği, üzerine titreyip her gece beraber masallar okuduğu kadının derinlerde bir yerlerde gömülü olduğunu kendisine hatırlatırdı. Ama o kadar derinde ki Silena çıkarabilmek için biraz bile umudun olmadığını biliyor, son için iki olasılık var; ya annesi onu öldürecek ya da o annesini.

James "Ya baban?" diye sorduğunda Silena kayıp kolyesini hatırlıyor, o olmadan babasıyla iletişime geçmesi için kendisini zorlaması gerek ve hiç enerjisinin olmadığı günlerde bu işkenceden farksız bir şey.

"Babamla daha yakınız, son günlerde pek konuşamadık ama yakında ortaya çıkacağına eminim."

"Silena," Kız devam etmesi için başını kaldırıp ona bakıyor. "Özel bir şey sorabilir miyim? Annenle ilgili."

Silena dedikoduların saman alevi gibi yayıldığını biliyor, hele de annesi okula gelip kolunun yarısını açıkta bırakan bir kazakla onu ziyaret ettikten sonra.

"Evet, bu yüzden konuşmuyoruz zaten. Onu bugünden önce en son dördüncü sınıfa görmüştüm, uzun zaman önceydi." Soruyu sormasına bile gerek kalmadan yanıtladığında James biraz olsun rahatlamış hissediyor, o kelimeleri söylemek tahmin edebileceğinden de zor.

Silena dizlerini kendisine çekip çenesini yaslıyor, her şeyi anlatamasa da bir kısmını paylaşmış olmak başta olduğundan daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.

"Sence savaş yakın bir zamanda biter mi?"

Silena, Jason'ın aptalca bulduğu planını anımsıyor, o kadar tartışmaya rağmen fikri hala aynı, ölecek ve her şey bitecek. Ama diğer yanda da vizyonlarında gördüğü o oğlan var, tanıdık biri ama aynı zamanda hayatında hiç görmemiş olduğu o oğlan. Eğer başarılı olursa onu kurtarabileceğini biliyor, tüm o yıkımı, acıyı ve ölümü durdurma şansı var.

"Ruhu o kadar karanlık olan kimsenin zafere eriştiğini görmedim, bir noktada hepsi parçalanıyor." Ruhunun artık Silena'ya ait olan parçası hala göğsündeki boşlukta durmadan dönüp eskiden sahip olduğu karanlığa muhtaç bir şekilde çığlıklar atarken kız kulaklarını sıkıca kapayıp ağlama isteğini bastırmaya çalışıyor. Eğer geri kalanını da eksiksiz alırsa her şey bitecek, onun aldığı ruhlar geri dönemez. Hortkuluklarla parçalanmış olması önemli değil, Silena diğer dünya ve kendilerininki arasındaki tek boşluk, girişi kapatırsa ruhu sonsuza kadar oraya sıkışacak.

"Ama birilerinin bir şeyler yapmasını beklemek sıkıcı."

Silena, dudaklarının kenarı hafifçe kıvrılırken başını sola yatırıp ona bakıyor."Savaşmaya bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum."

"Değilim, sadece bilinmezlik beni yoruyor. Okuldan mezun olabilecek miyiz ondan bile emin olamıyorum bazen."

"Okulu bitireceğiz James, hatta belki Lily ile evlenip küçük bir kasabaya bile yerleşirsin."

"Lily'nin böyle düşünmediği ortada."

Silena kaşlarını kaldırıp soruyor. "Pes mi ettin yani?"

"Sadece kafamı karıştıran çok fazla şey var."

"Eğer evlenirseniz ve çocuğunuz olursa ismimi koyarsan sevinirim, o kadar uğraşıyoruz."

James kahkaha atıyor. "Kimse çocuğuna eski sevgilisinin ismini koymak istemez."

Omuz silkiyor. "Hiç olmazsa ismini ben seçeyim, Lily'ye söylemeyiz."

"Çocuğumuz olursa seni ararım ama böyle giderse hayallerin suya düşecek gibi."

"Üzülme, Potter. Otuzuna kadar onunla evlenmezsen benimle evlenirsin." Silena göz kırpınca James gülerek başını sallıyor. "Şimdi bile bana zor dayanıyorken bir de evlenelim mi diyorsun?"

Silena, Filch duymasın diye yüzünü dizlerine gömüp kahkaha atarken omuzları hafifçe sarsılıyor. "En azından sıkıcı olmazdı."

"Bunu iltifat olarak alıyorum."

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now