üç

3.6K 306 39
                                    

"Ağlayacağım."

Silena kaşlarını kaldırdı. "Sakın ağlama, nefret ederim." Natalie dolu gözleriyle başını salladı ama sonra dayanamayarak yaşların yanaklarından aşağı süzülmesine izin verdi. Silena ne yapacağını bilemez bir halde elini sırtına koyup sıvazladı ama bu sadece onun daha da fazla ağlamasına sebep olmuştu.

Elindeki bardağı çekip aldı ve masanın diğer tarafına itti. "Yardımcı olmuyorsun." dedi yeniden bardağa uzanmaya çalışan elini tutarak.

Natalie bir şey söylemeden Silena'nın omuzuna yaslanarak iç çekti.

Silena, düşmesin diye bir elini beline sardı ve ağlamasına izin verdi. Neredeyse bir saattir böyleydi. Silena ağızından laf almak için de her şeyi denemişti ama Natalie o kadar üzgündü ki konuşmak bile istemiyordu.

"Ancak ne olduğunu anlatırsan tavsiye verebilirim, biliyorsun değil mi?" Natalie başını kaldırmadan onaylayan sesler çıkardı ama konuşmama konusunda kararlı gözüküyordu.

"Her şeyden nefret ediyorum, sorun bu." Silena kaşlarını çattı. "Neden?"

Natalie "Ne yapacağımı bilmiyorum." dediğinde Silena devam etmesi için bekledi. Acele ederek onu yavaş yavaş kırmaya başladığı kabuğuna geri sokmak istemiyordu.

Natalie burnunu çekerek başını kaldırdı ve Silena'ya baktı. "Aptalca bir şey yapıyor olabilir miyim?"

"Ne tür bir aptallık?" Silena elini tutarak konuştuğunda Natalie'nin yanaklarından birkaç damla daha gözyaşı süzülmüştü.

"Bilmem." Silena kaşlarını kaldırdı, sevgi topu olan arkadaşını kim bu hale getirdi bilmek istiyordu.

"Öylesin, şimdi söyler misin seni kim bu kadar üzmüş olabilir?" Natalie önüne dönerek ellerini kucağında birleştirdi ve ağzında bir şeyler geveledi ama Silena ne dediğini anlayamıyordu.

"Söylemek istemiyorum." Natalie omuzlarını düşürerek arkasına yaslandığında Silena iç çekti.

"Yanlış geliyor."

Silena oflayarak elini çenesine yasladı. "Birini öldürmediysen yanlış olduğunu düşünmüyorum."

"Silena!" Kız tanıdık sesi duyunca başını kaldırdı ve James, Sirius ve Remus'u gördü. James her zamanki dağılmış saçları ve Sirius'a ait olduğuna emin olduğu tişörtlerden biriyle onlara doğru ilerliyordu.

"Lily benle konuştu!" Hevesle konuşunca Silena umutla ona baktı, bundan bir an önce kurtulmak istiyordu. Şu bir hafta bile fazla gelmişti ona.

"Ne söyledi?" Remus uykulu bir sesle soruyu onun yerine cevapladı. "Sonunda kendisinden vazgeçebildiği ve onu sevecek yeni birini bulabildiği için mutlu olduğunu söylemiş." Ve Silena'nın tüm umutları bir anda suya düştü.

"Bu yüzden mi bu kadar mutlusun?"

"Sonuç olarak konuştuk, ilerleme görüyorum."

Silena ofladı. "Ben göremiyorum, muhtemelen göremeyeceğim de."

"İyi tarafından bakalım, gerçekten çıktığınıza inanmış. O kadar kötü oynuyorsunuz ki size elime ne geçtiyse fırlatasım geliyor." James, arkasını dönüp Sirius'a bu fikrin zaten ondan çıktığını söylediğinde Sirius sadece omuz silkmekle yetindi.

"Remus'u dinlemeliydin, benim sorunum değil."

Remus "Ben demiştim." diye homurdanarak sandalyelerden birini çekip oturdu.

"Sen ağlıyor musun?"  Natalie ara verdiği hıçkırıklarına devam edince Silena kaşlarını çatarak Sirius'a kötü bir bakış attı ve yeniden arkadaşına sarıldı.

"Özel bir an mıydı?" James sorarken yanaklarının üzeri hafifçe kızardı, Silena'nın özel hayatında bu kadar karıştıktan sonra bir de ikisinin arasına girmek istemiyordu.

"Ben de bilmiyorum, hiçbir şey söylemiyor."

"Sarhoş hissediyorum."

"Sorun yok, öyle gözüküyorsun." Natalie, başını sallayarak Sirius'a teşekkür etti.

"Biraz dinlemeye ihtiyacı vardır belki."

"Saat geç olmadan okula geri dönmemiz gerek, Filch bir saate dışarıda dolaşmaya başlar." Silena saati kontrol ederek ayağa kalktı ve sandalyenin arkasındaki cekedini dikkatle Natalie'ye giydirdikten sonra kendisininkini giydi.

Uzun saçlarını cekedinin dışına çıkartırken masaya döndü. "Siz kalıyor musunuz?"

Remus başını iki yana salladı. "Hayır, James heyecanlı olduğu için çıktık. Okula geri dönmezsek Mcgonagall ağzımıza sıçar."

Silena düşmesin diye arkadaşını sıkıca tuttu ve adımlarını doğru attığına emin olmak için yol boyunca başını yerden kaldırmadı.

Okula girerken düşünebildiği tek şeyse onu nasıl Hufflepuff yatakhanesine götüreceğiydi, şifreyi bilmiyordu ve bu durumu bir öğretmene de açıklayamazdı. İç çekerek öğrencilerden birinin ayakta olmasını umdu.

"Yardım ister misin?" James solundan konuştuğunda Silena başını ona çevirdi.

"Bana Hufflepuff yatakhanesine nasıl girebileceğimi söyleyemiyorsan hayır, istemem."

Sirius'a döndüğünde Remus'la ikisi arkada kaldı ve birkaç saniye sonra yeniden onlara yetiştiler.

"Leila hala dışarıda, muhtemelen yine erkek arkadaşıyla yiyişiyor."

"Nereden biliyorsunuz?"

Sirius "Gelirken gördüm." diye gevelediğinde Silena başını salladı. "Teşekkürler."

Okula girdiklerinde Silena Leila'yı buldu, ihtiyaç odasında olduklarından pek zor olmamıştı. Kız kıpkırmızı bir suratla odadan çıkıp erkek arkadaşına el salladı ve Natalie'yi götürebileceğini söyleyerek sızmış kızı Silena'nın kollarından aldı.

Silena birkaç saniye arkalarından baktı ve iyi olacağına emin olunca yatakhaneye dönmek için ters yöne doğru ilerledi. James'in hala merdivenlerde beklediğini görünce şaşırmadan edemedi, şimdiye kadar gitmiş olmasını ummuştu.

"Filch merdivenlerde geziniyor, biraz beklesen iyi olur." Silena anlayışla başını salladı ve sırtını taş duvara yaslayarak durdu. "Sen gitmeyecek misin?"

James omuz silkti. "Seni bekleyebilirim."

Bir süre sessizliği dinlediler ve Filch'in kedisiyle konuşarak arkalarındaki koridordan geçtiğini duyduktan sonra merdivenlere yöneldiler.

Silena basamakları çıkarken birkaç gündür aklını kurcalayan bir soru sordu. "Jason'ı tanıyor musun? Bu yıl geldi." Silena onu o günden sonra aramışsa da görememişti ama kravatında sarı kırmızı renkleri taşıdığını görebilecek kadar dikkatli incelemişti onu.

James başını salladı. "Aynı odada kalıyoruz, niye?"

"Sadece merak ettim, tesadüfen karşılaştık da."

James kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Ondan hoşlanıyor musun?"

"Merlin'in sakalı, tabii ki hayır. Sadece fazla gizemli biri gibi gözüküyor."

"Bunu sen mi söylüyorsun?"

Kızın kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Ben gizemli miyim?"

"Defterini okumayayım diye benimle çıkıyorsun, bu yeterince büyük bir gizem değil mi?"

Silena başını iki yana salladı. "Okumanı istemiyorum çünkü içinde kendi yazdığım birkaç şarkı var. Özel şarkılar."

James ona bakarken sordu. "Şarkı söyleyebiliyor musun?"

"Sana asla söylemem Potter, unut bunu."

"Belki Noel Balosunda söylersin."

Kız, "İyi geceler, Potter." diye kestirip attığında James, Silena'nın tersi yönünde ilerkerken gülümsedi.

"İyi geceler."

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang