yirmi beş

1.8K 193 12
                                    


Biraz uzun sürdü sanırım ama şu sıralar hiç yazasım gelmiyor.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, başka türlü motive olamıyorumlwjdlwnel

İyi okumalaar<3

•••

Silena günleri sayarak yaşamaktan sıkılmaya başlamıştı.

Her sabah uyandığında ilk yaptığı şeyin hayali takviminden bir gün işaretlemesi oluşu sinirlerinin daha da gerilmesine sebep oluyordu.

Zamanın çarkları onun için acımasızca dönerken yatağının altına sakladığı yüzüğü çıkartıp avucunda gezdiriyor, defteri gibi bunu da kaybetmeyeceğinden emin olabilmek için yanında taşıyordu. Cübbesinin sol cebinde duran yüzüğü hissetme ihtiyacı tahmin edebileceğinden de fazlaydı, o kadar korkuyordu ki artık farkında bile olmadan derste eliyle cebini yoklerken buluyordu kendini.

Belki de suya atması ya da gömmesi gerekiyordu, Karanlık Lord'un ona asla katılmayacağını anlaması için her şeyi deneyebilirdi. Hiçbir sebebi olmasa da babasının hatırına böyle bir şeyi yapmazdı.

Onu görmemesinin nedenini kolyeye bağlıyordu ama artık bir eşyaya ihtiyaç duymadan da ölülerle konuşabildiğinin farkındaydı, gücü duygularının kontrolsüzlüğünü dışarıya yansıtarak okuldaki hayaletleri birer birer gün yüzüne çıkarmaya başlamışlardı.

Hiçbiri Kafasız Nick ya da bir başkası gibi şeffaf, saydam bir görüntüye sahip değildiler. Silena onları neredeyse kanlı canlı olduklarına inanacak kadar gerçek görüyordu. Ölüler dünyasının karanlık topraklarından geldiklerini anlamasının tek yolu yaralarıydı. Nasıl öldülerse tıpkı öyle gözüküyorlardı ve eğer doğal bir yolla ölmüşlerse de bu Silena'nın koridorda yürürken tuhaf tuhaf boşluğa bakmasına neden oluyordu.

Uykusunda onu rahatsız etmelerine kadar bunlarla baş edebilmeyi öğrenmişti. Kontrolü eline almak ve huzurlu bir uyku istemesinin dışında kendini Karanlık Lord'dan koruyabilmek için tekrar alıştırma yapmaya başlaması gerekecekti.

Odasının pratik yapmak için yeterince iyi bir yer olmadığının farkındaydı ama diğer seçenekler pek de iç açıcı sonuçlar getirmeyeceğinden kapıyı kilitleyip halının üzerinde bağdaş kurarak ölülerle konuşmayı tercih etmişti.

Gözlerini kapatıp açtığında beyaz bir tabaka görüşünü değiştirdi. Bunun sayesinde yaşayanların da ruhlarını görebiliyordu, her ruhun kendine özel bir parıltısı ya da rengi olurdu ve Silena birini gerçekten tanımak istediğinde bunu kullanmaktan çekinmezdi.

Basit bir şeydi, tıpkı kolunu hareket ettiriyor oluşu gibi gözlerini açıp kapıyordu ve her şey en berrak haliyle karşısındaydı.

Ellerini kaldırıp gölgelerin avucunda dönmesini izledi ve parmaklarını büküp kancasına takılan ilk ruhu kendisine doğru çekti. Avucu yavaşça kapanıp gölgeler küçülürken hafif bir homurdanma işitti. Ne dediğini anlayamasa da teşekkür etmediği barizdi.

Avucu tamamen kapanıp genç bir kız karşısında belirdiğinde Silena hiçbir şey söylemeden onu inceledi. Diğer eliyle de uzaklaşmamasına izin vermemek için gölgeleri avucunda sabit tutuyordu.

Oval yüzü ve omuzlarına kadar dökülen kızıl saçlarıyla yirmilerinin başında güzel bir kadındı. Üzerindeki toprak rengi elbise üzerine olabilecek en mükemmel şekilde oturmuştu. Ölüm nedenini anlayabilmek için onu baştan aşağıya iki kez kontrol etmesi gerekti, gözle görülen pek bir şey yoktu ama omuzunun kenarından gözüken morluk dövülerek öldüğüne dair bir işaret olabilirdi.

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now