on altı

2.3K 218 17
                                    

Silena yavaşça duvara yaslanmadan önce kolyesini çıkartıp bir kenara bıraktı, babasının onu böyle görmesinden hoşlanmıyordu. Ona yardım edememenin, bu kadar uzakta olup aynı zamanda bir adım ötesinde durmanın babasını üzdüğünün farkındaydı. Ama zaten onun için ölmüşken daha ne yapabilirdi ki?

Kimsenin onu bu şekilde görmemesi gerekiyordu, kimsenin bu kadar zayıf, hatta ayakta durmaya bile yetecek gücü kendinde zor bulduğunu bilmemesi gerekiyordu.

Ama gün geçtikçe baş etmesi daha zor bir hale geliyordu. Sorunlar omuzlarında taşımak zorunda olduğu bir yığın olup çıkana kadar onlardan kaçmayı başarabilmişti, peki ya şimdi?

En son savaşmak zorunda kaldığında başarısız olmuştu, başarısız olmuştu ve bu birinin hayatına mâl olmasın diye Karanlık Lord'u diriltmeye zorlanmıştı.

O hissi hatırladığında gelen yok olma isteği yeniden bastırınca gözlerini sıkıca kapadı.

Ölmenin nasıl bir şey olduğunu merak etmesine gerek yoktu, halihazırda biliyordu zaten. Kemikleri defalarca kez kırılıp yeniden birleşirmiş gibi hissederken sonsuz karanlıktan çekmeye çalıştığı ruhun nasıl sinsice zihnine sızdığını hatırladı, tüm algısını allak bullak edip onu geri getirmeye çalışırken ölecek olmasını bile umursamamıştı.

Kısa bir anlığına tereddüt etmeseydi, kendisini geri çekseydi eğer öleceğini biliyordu.

Kendi hayatı için savaşırken bir başkasını düşünmek zorunda olmak kadar kötü bir şey yoktu. Yalnızlık bu yüzden onun için bir zorunluluk olmalıydı, babasından ve Steve'den sonra bir başkasının daha başına aynı şey gelmesin diye.

Ama ne var ki bu işte pek iyi değildi, ne zaman insanlardan uzaklaşmaya çalışsa iki katı fazlası dibinde bitiveriyordu. Zaman geçtikçe önemsemesi gereken yeni kişiler, zarar görüp görmeyeceğinden emin olması gereken arkadaşlar birikiyordu.

Öyle ya da böyle yapmak zorundaydı, yalnızlık insanları ondan kurtarırdı ama onu kendisinden kurtaracak tek şey de ölümdü. Bir kereliğine de olsa bir başkasını değil kendisini düşünüyordu.

"Derste olman gerekmiyor mu?"

Silena başını kaldırıp Jason'a baktı, henüz ağlamaya başlamadan geldiği için memnundu ama tek kelime bile etse ağlayacağına emin olduğundan herhangi bir yanıt vermemeyi tercih etti. Başkalarının önünde ağlamak en nefret ettiği şeylerden biriydi, elinde olsa gözlerini çıkartıp bir kenara bile koyardı bunun için. Sadece zayıf hissetmekten hoşlanmıyordu işte, basit ama önemli şeyler.

"Dilini kedi mi yuttu?"

Ona kötü bir bakış atmakla yetindi, taş zemine bıraktığı kolyesini eline geri aldı ve takacak vakti olmadığından cebine atarak ayağa kalktı.

Birine tüm dertlerini anlatmak dediğin bir kere olurdu ve Silena, o şansını Remus ile harcamıştı. Dahasına gerek yoktu. Şimdilik.

"Kaçıyor musun?" dediğinde Silena ayağa kalktı ve "Tekrar beni azarlayacaksan İksir ve Biçim Değiştirme dersleri arasındaki beş dakikamı senin için ayırabilirim." diye karşılık verdi ona.

"Seni korumaya çalışıyorum."

"Korunmaya ihtiyacım yok ve bunu laf olsun diye de söylemiyorum. Sadece işime karışmanı istemiyorum, yeterince hata yaptım ve bir başkasının kafamı karıştırmasına ihtiyacım yok."

Silena suratına bakarken aşağılandığını görmeyi bekledi ama suratı dümdüzdü. Herhangi bir ifadeden arınmış.

"Benim görevim bu, okulda vakit öldürmek hoşuma gitmiyor ama zorundayım."

AUGUST-JAMES POTTER [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin