7: aşk profesörünün vasat reçetesi ve rakunlar

897 126 63
                                    

star shopping - lil peep

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

star shopping - lil peep

Aşk.

Sanırım hakkında tavsiye vermesi gereken en son kişi bendim. Aşık olmuş muydum? Sanmıyorum. Kendimce hoşlanmaktan öteye giden duygular beni korkutuyordu. Nedendir bilinmez, ancak insanlar benden bu konuda tavsiye istemeye bayılıyorlardı. Hani ordan bakınca aşk hayatı müthiş ilerleyen 50 yıldır evli bir aşk profesörüne mi benziyordum? Haha, kıçımın kenarı. Hiç sanmıyorum.

Biliyorsunuz, geçenlerde bahsi geçen o meşhur maskeli partide Jungkook bir kızla tanıştı, hatta ismini beline bir kelebek eşliğinde yazdırdı. Aynen, çok taşak geçtik bu konuda ama şöyle bir sıkıntı yaşadı benim aptal arkadaşım.

O kıza aşık oldu.

Pekala, o iş tam olarak şöyle oldu.

Tembellik ve sürekli bir işi ertelememin getirisi sonucunda proje teslim tarihine az bir süre kala, koştura koştura proje hazırlıyordum. Uyumaya zaman kalmamıştı, ciddiyim, bir çizimi bitiriyor, tam yatağa gidecekken alarmım çalıyordu. Paftalar hazırlamak, kesitleri almak ve sürekli hata veren bilgisayarımdan render almak yeterince sinir bozucu değilmiş gibi bir de jüriye hazırlanmak beni ölesiye korkutuyordu. Üç yıldır bu bölümde olmama rağmen, bu stresi hala atlatamamıştım, şayet üç sene okumama rağmen bir türlü alışamamış, üstüne üstlük her projemi son dakikaya bırakmış, yine de akıllanmamıştım. Ancak her seferinde sanki bir hoca maketimi alıp suratımda parçalayarak kıracak, anneme kadar sövecekmiş gibi hissediyordum.

Ben bu stresin altında ezilip kendi kozamda, bu benim odam oluyor, evrimimi tamamlamaya çalışırken, o günki beşinci kahvemi falan içmekteydim. Üstümde saçma sapan, eski bir bornoz, ayaklarımda da ikisi de farklı olan çoraplar vardı. Haliyle beni bu tiple kimsenin görmesini istemediğimden tuvalete gitmek ve daha fazla kahve almak için mutfağa girmek dışında odamın kapısını açmıyor, üstüne kitliyordum. O günün akşamında eve hiç de sürpriz olmayan bir ziyaretçi geldi.

Jungkook.

Genelde Hoseok evdeyken gelmezdi, yeni insanlarla tanışmaya biraz utanıyordu. (Sarhoş olduğu zamanlar hariç.) Odamın kapısını ritmik bir şekilde tıklatması bile onun geldiğini anlamama yeterdi. Kapıyı Hoseok açtığına göre, şu an yüzü hafif kırmızı, elleri muhtemelen terliydi. Bazı alışkanlıklarını ezberlemek pek de zor değildi açıkçası.

"Hyung, içeri alsana beni."

"Alamam, işim var."

"Hyung ölüm kalım meselesi."

Siktir, yalancı.

"Dikkatimi dağıtıyorsun, zamanım yok."

"Lütfen, ben bir bok yedim."

Dayanamadığım şeylerden biri sürekli ısrar etmesi. Sadece onda geçerli değil bu, eğer biri istemediğim bir şeyi diretmeye başlarsa enenide sonunda patlıyordum ya da kalbini kırmamak için bir şekilde kabul ediyordum. Ancak Jeon Jungkook'a hoşgörü gösterecek tahammülüm yoktu o sırada. O yüzden sandalyeden büyük bir öfkeyle kalktım ve sertçe açtım kapıyı.

there's something burning inside जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें