33: (m!) vedaları kim sever ki zaten?

925 80 43
                                    

abcdefu (angrier) - gayle

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

abcdefu (angrier) - gayle

Zaman, gerçekten hızlı geçen bir şeydi ve bizim buna bu kadar hızlı alışmamız gerçekten alışılmadıktı. Eski anılarımı düşünene kadar bu kavramın içinde bu kadar kaybolduğumun farkında değildim. Nitekim yaz tatili bitmek üzereydi. Koskoca üç ay akıp gitmişti ve benim de neredeyse 3 aydır beraber olduğum aptal erkek arkadaşımın Paris'e gitmesine bir gün kalmıştı. Kısacık 24 saat.

İçim sıkılıyordu gerçekten. Busan'dan döndüğümüzde -ki bu yaklaşık 1 hafta önce oluyor- kalan zamanımızın ne kadar az olduğunu fark etmiştik ancak bozuntuya vermemiştik ikimiz de. Kalan bir haftanın tamamı dolu dolu geçmişti.

"Bazı eşyalarımı yanımda götüremeyeceğim," dedi Taehyung kahvesini yudumlarken. Koltuğumda rahatça oturuyor, sehpadaki eski dergileri rastgele karıştırıyordu. "Bazılarının sende kalmasını istiyorum."

"Ne gibi eşyalardan bahsediyoruz?" diye seslendim mutfaktan. Lavaboda birikmiş bulaşıkları yıkamakla meşguldüm.

"Birkaç tişört ve kitap. Özlediğinde bakıp dersin ki 'ah ne kadar şahane ve müthiş bir sevgilim var,  iyi ki bana bunları vermiş'."

"Beni en ufak sinir edişinde hepsini ateşe veririm."

"Kesin yaparsın." Kahvesini bitirmiş olacak ki mutfağa geldi elindeki boş kupayla. Ancak mutfak gerçekten iki kişi için çok dardı. Bu yüzden Hoseok ile yaşadığım dönemde köşedr duran ufak masayı sürekli açıp kapamak zorunda kalırdık ama şimdi tek yaşadığımdan açıp kapatmakla uğraşmıyordum.

"Beni hiç tanımamışsın Kim Taehyung. Hem de öyle bir yakarım ki..."

"Vaz geçtim, özle beni de özleminden kudur, duvarı falan yumrukla- ya da yok duvarı değil yastıkları falan yumrukla. Sonra beni arayıp dersin 'Taehyung haklıymışsın seni çok özledim sensiz yaşayamam yaşıyorum çünkü sen varsın ühüüü' diye."

Bulaşıkları yıkamayı bitirdiğim için ellerimi sildim ve havluyu bir kenara astıktan sonra oldukça yakınımda duran Taehyung'a döndüm."Bu daha çok senin bana söyleyebileceğin bir şeymiş gibi geldi ama neyse..." Koluna girerek salona doğru ilerlemesini sağladım. "Bütün günümüzü koltukta geçirmek istemediğini söyle lütfen." dedim.

"Önerin nedir prensim?"

"Bilmem," Omuz silktim. "Fark etmez demek isterdim ama eder aslında. Sakin bir şeyler yapalım. Yürüyüşe çıkabiliriz mesela. Sonra da bir yerlerde yemek yeriz?"

"Kulağa hoş geliyor." Aramızdaki mesafeyi kapatıp yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. Yüzüme bir tebessüm hakim olurken temasını karşılıksız bırakmamak adına ben de çenesini öptüm aynı şekilde. Gerçekten, teni o kadar pürüzsüz ve yumuşaktı ki, dokunmaktan ve öpmekten bıkmayacağıma emin olmuştum son zamanlarda.

there's something burning inside Kde žijí příběhy. Začni objevovat