36: yanan şey kalbin değildir belki de

708 75 39
                                    

please me - bruno mars, cardi b

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

please me - bruno mars, cardi b

Güzel geçen bir gecenin sabahına da güzel uyanmak kadar güzel bir şey yoktu bence bu hayatta. Gözlerimi yumarken tenimde hissettiğim dokunuşlar sabah da aynı yerini koruduğunda içimi sımsıcak, tarif edemediğim bir his kaplıyordu. Tanrı aşkına, erkek arkadaşım sırf doğum günümde beni görmek için taaa Paris'ten kalkıp gelmişti. Nasıl mutlu bir sabaha uyanmazdım ki?

Nitekim gözlerimi açtığımda saat öğleye geliyordu. Yan tarafımda rahat olduğu her halinden belli olan Taehyung, huzurlu bir şekilde uyumaya devam ediyordu. Onu incelediğim sırada dün gecenin görüntüleri bir bir aklımda yer edinmişti ve istemsizce gülümsemiştim. Taehyung'un boynu morluklarla doluydu. Bana dönük uyuduğu için göremesem de sırtında çizikler olduğuna emindim. Ben de farksız sayılmazdım gerçi. Dün gece ortalığı biraz fazla (!) dağıtmıştık orası kesin.

İstemsizce biraz daha yaklaştım. Dip dibeydik şimdi. Yavaş yavaş bütün yüz hatlarını inceledim. Bu incelememden sonra yüzünün çok ayrıntılı bir haritasını bile çizebilirdim muhtemelen. Bütün benlerinin yerini ezberleyene kadar dolandırmıştım bakışlarımı. Garip bir duyguydu onunla birlikte olmak. Dışarıdan bakıldığında -ki onunla sevgili olmadan önce ben de böyle düşünürdüm- burnu havada biri gibi duruyordu. Kibirli ya da şımarık bir zengin çocuğu gibi. Oysaki Taehyung oldukça masum, tatlılığıyla karşısındakini eritebilecek ama aynı zamanda da dehşet yakışıklı bir şerefsizdi. Şu anda da karşımda böylesine güzel uyurken onu uyandırmak istememiştim. Ancak bir türlü uyanmaması beni birazcık sıkmıştı. Kalkıp işlerimi halletmek de istiyordum fakat iyi bir seks sonrası partneri yatakta tek başına bırakmak odunluktu açıkçası. Evet, Taehyung Paris'e gittiği sabah da beni aynen bu şekilde yatakta bırakmıştı ve ona çemkirmekte hiç gecikmemiştim. Hak etmişti. Baya.

"Pşşt, matmazel. Güzellik uykundan uyanmanın vakti gelmedi mi?" Yüzüne gelen saçlarını nazikçe çektim. Hiçbir tepki alamamıştım buna rağmen.

"Afedersiniz, madam? Matmazel? Leydim? Uyanmanız gerekiyor."

"Hmmm Jimin rahat bırak beni."

"Kıçımızı kaldırsak mı acaba? Yoksa bütün günü yatakta geçireceğiz."

"Saat kaç?" dedi gözlerini ovuşturarak. Yavaştan açılmaya başlıyor gibiydi.

"On bire geliyor."

"Benim için şu an saat sabaha karşı üç, Jimin. Lütfen biraz daha uyuyalım, hm?"

"Sen uyusan ben de o sırada etrafı toparlasam nasıl olur?"

"Hmm," Kolları yavaş yavaş etrafımı sardı ve beni kendine yakınlaştırarak başını göğsüme gömdü. Ben de hiç itiraz etmemiştim aslında sözlerime tezat bir şekilde. "Hiç güzel olmaz. Bir saatçik, lütfen."

there's something burning inside Where stories live. Discover now