26. Bölüm

2.6K 103 44
                                    

Rüzgar öylesine şiddetliydi ki, okul tişörtümün açıkta bıraktığı çıplak kollarıma değiyor, kaska kuvvetli bir basınç uygulayıp kafamda iyice ağırlaştırıyordu. Kollarımı çekip her iki yana doğru açtığımda, gülerek kahkaha attım. Bu duygu muazzamdı. Kendimi özgür hissediyordum. Zincirlerinden, prangalarından kurtarılmış bir mahkum, kafesinden kaçmış bir kuş gibi. Rüzgarın bedenimi geriye doğru savurmaya çalışmasının tadını çıkardım. Bir an kaskın olmadığını hayal ettim. Yüzümü, saçlarımı okşayan rüzgarı hissettim. Kahkahayla karışık bir çığlık daha attığımda, rahat rahat çığlık atabilmenin mutluluğuyla bir çığlık daha attım. İçimde biriken her şeyi bu çığlıklarla yok etmek istedim. Bir çığlık daha attığımda, Doruk motoru otobandan çıkarıp araçların çok olmadığı sakin bir yola soktu.

"Özlemişsin." dedi sesini bana duyurmak için bağırarak.

"Hem de nasıl."

Motora ilk binişimi anımsadım. Her ilkimi Ali'yle yaşadığım için orada da Ali vardı. Burukça gülümsetti bu beni. Ali o kadar hayatıma karışmıştı ki, her geçmişe dalışımda hayali bana gö kırpıyordu. Nasıl korktuğumu ve korkmamam için beni nasıl cesaretlendirdiğini, motora bindiğimdeyse verdiği duygunun hazzı karşında dilimin tutulduğunu çok iyi hatırlıyordum. Ali o kadar bendi ki neyi seveceğimi, sevmeyeceğimi bazen benden daha iyi biliyordu. Bunu bazen ürkütücü bulsam da durum benim içinde aynıydı. İkimiz de birbirimizin yansımasıydık.

Doruk motoru bir barın önüne çektiğinde, etraftaki motorlu tiplere baktım. Metalci bozmaları herifler bira şişeleriyle, gürültülü bir şekilde konuşuyorlardı. Burası tam olarak Doruk'un tarzı bir yerdi. Dışı ahşap tahtalardan olan bara ilerlediğimizde, Doruk yandaki adamlara başıyla selam vermiş, onlar da selamına aynı şekilde karşılık vermişti. Bardan içeri girdiğimizde ağır bir şekilde sigara ve bira kokusu vardı.

"Ne işler karıştırıyorsun Doruk?" diye sordum, peşi sıra yürürken.

"Seni bu sefil hayatından kurtarıyorum." dediğinde, ona ters bir bakış attım.

"Hayatımdan memnunum."

"Külahıma anlat sen onu."

Kızlı erkekli bir grubun yanına doğru ilerlediğimizi fark ettim. Yanlarına geldiğimizde sıcak bir şekilde bizi selamladılar. Kısaca kendilerini tanıttıklarında, bugünün ne zaman biteceğini düşünüyordum. Anonim de mesajıma cevap vermemişti. Bunu da çok garip bulmuş olsamda pek üstünde durmamıştım.

"Seni hatırlıyorum bir yerden..." dedi adının Merve olduğunu hatırladığım kız. "Aa evet geçen kuzenime geldiğimde gördüm seni. Yeni taşındıkları apartmanda oturuyorsun." diye devam ettiğinde, şaşkınlıkla kızı inceledim. Onu ilk kez gördüğüme emindim.

"Ömer'in kuzeni misin?" diye sordum şaşkınlığımı gizleyemeyerek.

"Evet, öyleyim. Seni köpek kovalamıştı hatta o akşam pencereden görmüştüm."

"Ah o akşam..."

"Ee anlaşıyor musun Ömer'le? Biraz zor biridir ama özünde çok iyidir." dediğinde, tabi öyledir dercesine gülümsedim.

"Muhabbetimiz yok." demekle yetindim.

Merve bu sohbete pek istekli olmadığımı anlayarak diğer arkadaşlarıyla muhabbet etmeye devam etti. Doruk'un da keyifli bir şekilde tartıştığı arkadaşı sık sık bana bakıyordu. Doruk'un sefil yalnızlığımı kimle sonlandırmaya niyetli olduğunu anlaması hiç zor değildi.

"Emir sizin okulda bu arada Hicran," dedi Doruk arkadaşını işaret ederek. "Son sınıf." diye devam ettiğinde, şaşırdım. Daha önce bu çocuğu okulda görmediğimden çok emindim. Ona tekrar dikkatlice baktığımda, saçları koyuydu, kısacık kesilmişti. Koyu kahverengi gözlerinin etrafını saran gür ama kısa kirpikleri vardı. Boyunun uzun olduğu belli oluyordu. Üzerinde buradaki arkadaşlarının koyu renklerine nazaran kırmızı bir tişört vardı.

"Öyle mi? Seni hiç görmedim sanırım." dediğimde, hafifçe gülümsedi. Dişleri düzgün bir biçimde sıralı ve inci gibi beyazdı.

"Pek okula uğradığım söylenemez. Ama ben seni tanıyorum. En son yapılan konferanstan." dediğinde, yüzümü ekşittim.

"Konferans... Tabi."

"Ne olmuş konferansta?" diye sordu merakla Doruk. Ona Ali'yle son yaşadıklarımı anlatmadığım için her şeyden habersizdi.

"Anlatırım sonra." diye geçiştirerek şimdilik Doruk'un radarından kaçmaya çalıştım.

"Anlatacaksın." dediğinde, bakışlarıyla beni dövüyordu. Biramdan bir yudum daha alıp, Emir'e baktım. Yüzünün birkaç yerinde kızıl benler vardı. Gözlerim boynuna kaydığında kızıl benlerinin yoğunlaştığını gördüm. Kumral olmasına rağmen kızıl benlere sahip olmasını ister istemez garipsemiştim.

"Hadi karaoke yapalım," dedi Merve birden. Sesi heyecanlıydı. Masadaki kızlardan diğeri olan Aysu itiraz etmeden kalktı ve bira şişesini de alarak karaoke için sahneye yöneldi. "Hicran, sen de gelsene Hepsi söyleriz." diye devam etti hevesli gözlerle bana bakarak.

"Bayılır o böyle şeylere." diyerek beni bira şişemle beraber bar taburesinden kaldırdı Doruk. Hafif çakır keyif olduğum için itiraz etmeden sahneye yöneldim. Kızlar ilerlerken rastgele bir kızı daha çağırmışlardı. Sahneye çıktığımızda Hepsi grubunun Yalan şarkısını söylemeye başladık. Elimizdeki bira şişeleri değiştiğinde, biz çoktan ikinci bir şarkıya geçiş yapmıştık. Bir ara gülmekten şarkı sözlerini unutup, herkesin gülmesine neden olmuştum. Nihayetinde sahneden indiğimizde masamızdaki kişi sayısı yükselmişti.

Ömer, düz bir ifadeyle beni izliyordu.

KAKTÜS/ Texting | TamamlandıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ