25. Bölüm

2.6K 102 37
                                    

Ömer, benimle iletişim kurmadan sessizce yanımda yürüyordu. Adımlarını bana göre atıyor, yavaş yavaş ilerliyordu. Okula biraz daha yaklaştığımız sırada telefonum çalmaya başladı. Doruk arıyordu. Ömer'in gerisinde kalarak telefonu açtım.

"Yarimsu naber bebeğim?" diyen sesi hep olduğu gibi canlı ve neşeliydi. Doruk neşesini kolay kolay kaybetmeyen nadir insanlardandı.

"Dorukcuk, iyiyim kuzu senden naber?"

"Her zamanki gibi şahaneyim, mükemmelim, Tanrı beni hayatına mükemmelik katmak için yaratmış. Çünkü seni bu sefil yalnızlığından kurtarmaya geldim." dediğinde, gülerek yüzümü buruşturdum.

"Hayır, hayır, hayır ve yine hayır. Bu sefil yalnızlığım ve ben gayet iyiyiz." Doruk onaylamadığını belli edercesine cık cıkladı.

"Yahu gününü gün edeceğin yaşta kutsal bakire gibi dolanıyorsun etrafta. İtiraz kabul etmiyorum okul çıkışı geliyorum ve seni hain planlarıma alet ediyorum."

Ve bir şey dememe müsaade etmeden telefonu kapattı. İşte Doruk hep böyleydi. İstediği bir şey varsa olurdu. Bunun kaçarı yoktu. Oflayarak adımlarımı hızlandırdım.

okyanuslarınsefiri; günaydınn

okyanuslarınsefiri; sana güzel bir şarkı buldummm

okyanuslarınsefiri; daha doğrusu bana seni hatırlatan bir şarkı

Anonimden gelen mesajı gülümseyerek okuduğumu fark ettim. Mesajın devamının gelmesini beklemeye başladım. Bu sırada okula girmiş, çoktan sınıfa varmıştım. Eda telefonuma üstten bir bakış attı.

"Anonim sana aşık oluyor." dedi gülerek. " Buradan bir aşk hikayesi doğacak hissediyorum. İnşallah senden küçük değildir." diye devam ettiğinde, gözlerimi devirerek ona baktım.

"At gözlüklerinle yaşamaya son ver."

Anonim bahsettiği şarkıyı göndermedi ve beni daha da merak içinde bırakmaya devam etti.

hcrnslmz; ee şarkı ne?

"At gözlüklerim olmadan nasıl yaşanılabilir ki bu ülkede? Etrafına baksana kızım, insanların içi nefret ve kin dolu. Mutluluğa tahammülleri yok. Mutlu insana, başarılı insana, kendi halinde takılan insana bile tahammülleri yok. Genel olarak tahammülsüzler. " diyen Eda'ya hak verdim.

"İnsanlar artık kötü olmaya meyilli çünkü. Baksana nezaket yok, kibarlık yok, yüzüne gülüp kuyunu kazan insanlarla dolu etrafımız. İnsanlık bitiyor."

"Ve bu çok boktan bir durum."

"Çıkışta Doruk gelecek. Bana birini ayarlayacakmış. İtiraz kabul etmedi." dediğimde, Eda gülmeye başladı.

"Ali duyarsa eşek sudan gelinceye kadar döver onu." dediğinde, Doruk'la Ali'nin tartıştığından habersiz olduğunu hatırladım. Ali'nin beni aldattığı duyulduğunda, Doruk Ali'nin canına okumuştu.

"Ya tabii."

Bir okul günü daha sona erdiğinde, çıkışta kapının önünde bütün karizmasıyla dikilen Doruk beni bekliyordu. Siyah motorunun üstüne oturup, insanları izliyordu. Kafasında kişilik analizleri yaptığını bilecek kadar iyi tanıyordum onu. İnsanları izlemeyi, gözlemlemeyi severdi. İyi bir gene borçlu olduğu atletik vücudunu beyaz bir tişört ve açık renk bir kot giyerek bütünlemişti. Uzun boyu ve hatrı sayılır derecede yakışıklı olması onun manken sayılmasına neden oluyordu bazen. Eda'yla beraber yanına doğru ilerlediğimizde, sarı saçlarını eliyle dağıttı. İkimize de sarılıp, geri çekildi.

"Ajanstan çıkıp gelmiş gibisin, yakıyorsun karşim." dedi Eda gülerek. "Kızların hepsi deli gibi bizi kesiyor. Ay çatladılar Dorki."

"Mükemmelliğim her zamanki gibi göz kamaştırıyor." dediğinde, yüzümü ekşittim.

"Narsistliğini de alıp gelmişsin. Arada unutuversen keşke." dedim imalı imalı. Bana gözlerini kısarak baktı ve sertçe burnumu sıktı.

"Narsistliğime dil uzatmaya nasıl cüret edersin, yer elması?"

"Yer elması mı? Benim boyum 1.68 yalnız."

"Ee sen kendini uzun mu sandın yani?"

"Off Doruk. Uğraşamayacağım seninle."

"Ee yerse tabi." dediğinde, onu bir kaşık suda boğasım geldi.

"Hadi hadi boş yapma da gidelim. Bu sefil yalnızlığını sona erdirme vakti geldi."

"Ya ben?" diye isyan etti Eda.

"Sen yalnız değilsin. Kırk tane flörtün var. Kaybol."

"Ya yuh ne kırkı? Hem ben istemeden kendimi bir flörtün içinde buluyorum biliyorsun. Bir bakıyorum flörtüm olmuş. Aramda iyi napayım yani diğerlerini boş yere üzeyim mi? Flört sonuçta sevgilim değiller. Ne açıdan bakarsak bakalım yalnızım yani."

"Hadi hadi ikile sana ekmek yok." dedikten sonra siyah kasklardan küçük olanını bana uzattı. Kaskı zor bela kafama takıp, siperliğini indirdim. Kask kafama biraz büyük geliyordu. Doruk kendi kaskını takıp motora bindiğinde, hemen arkasına oturup kollarımı karnının etrafına sıkıca sardım. Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı. Motoru severdim.

"Ay aman görüşürüz. Dikkatli gidin. Hicran'a bir şey olursa ölürsün." Eda son tehditini de söyledikten sonra yanımızdan ayrıldı.

"Sıkı tutun maymuncuk. Rüzgarla sevişme zamanı."

* * *




KAKTÜS/ Texting | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin