32.Bölüm

1.9K 96 15
                                    

Aniden kararan telefon ekranıma şaşkınlıkla baktım. Hunharca oyun oynarken aniden ekran karardı. Telefonun açma tuşunu basılı tutmama rağmen bir işe yaramadı. Defalarca deneyip, sonunda pes ettiğimde sinirle ofladım. Yataktan çıkıp babamın yanına doğru ilerledim. Televizyon izleyip, bir yandan meyve yiyen babam varlığımın pek farkında değildi.

"Baba?" diye seslendiğimde annem mutfaktan çıktı. "Telefonum açılmıyor." diye devam ettim babam bana doğru döndüğünde. Telefonu ona uzattım ve az önce benim yaptığım gibi telefonu açıp kapattı. Açılmayınca birkaç kere daha denedi. Sonunda o da pes etti.

"Yarın Selçuk'a veririm baksın. Hafta sonu zaten idare edersin birkaç gün."

"Tamam."

Odama geri geçtiğimde hayatımın en zorlu birkaç gününün beni beklediğini fark ettim. Kütüphaneme doğru adımlarımı yönlendirdim. Ezbere bildiğim Kürk Mantolu Madonna kitabını aldım ve kaldığım yerden okumaya devam ettim.

"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."

* * *
Bütün bir haftanın yorgunluğunu Cumartesi öğlene kadar uyuyarak değerlendirdim. Ellerim sürekli telefonumu arıyordu. Yokluğuna henüz alışamamıştım. Annemle uzun, muhabbetli bir kahvaltı yaptıktan sonra en rahat kıyafetlerimi giyip, ( ki bunlar genelde siyah tayt ve uzun bol bir tişörtten ibaret oluyor.) kitabımı da alarak kendimi dışarıya attım.

Sitenin bahçesinde kendime uygun bir bank aramaya başladım. Duyduğum havlama sesleri beni ürkütsede Misket'in havlamasını tanıyordum artık. Adımlarımı başka tarafa yönlendirip, köpek sesinden oldukça uzağa doğru yürüdüm. Sonunda sitenin en kuzeyine kadar gelmiştim. Parlak güneşin esir almadığı çardağa geçtim. Kulaklığı takıp kitabımı okumaya başladığımda, istemsizce düşüncelerim anonime kaydı. Aniden gidince bana neler yazmıştı acaba? Umarım saçmalamamıştır. Telefonu babamın alacağını düşününce bunun korkunçluğunu fark ettim.

Misket'in havlamaları düşüncelerimi bastırırken müziği hızla kapattım. Misket çok yakınımdan havlıyordu. Korkuyla etrafıma baktığımda, sahibiyle beraber bana doğru yürüdüğünü gördüm. Misket, kuyruğunu sallaya sallaya yanıma gelince Ömer'de hızlandı ve onun tasmasını yakaladı. Misketin iri kahverengi gözleri ve mutluluktan sarkan diliyle beni izlemesi hem çok güzeldi hem de çok korkunç. Masumca gülümsedim.

"Tünaydın." dedi Ömer ondan beklenmeyecek bir kibarlıkla.

"Tünaydın." dedim ve Misket'in tasmasını bırakıp köpeği serbest bıraktı. Yanıma doğru yaklaştı, tam karşımdaki banka oturdu. Misket kuyruğunu sallaya sallaya oradan oraya koşmaya, havlamaya başladı.

"Kitap okumak için güzel yer." dedi Ömer, tıpkı benim gibi köpeğini izlerken. "Bu tarafta çok insan olmaz."

"Bunu çok sık yapıyormuş gibi konuştun." dediğimde, başını salladı. Gür siyah saçlarının bukleleri başıyla beraber hareket etti.

"Akşamları genelde buraya gelirim." Cebinden bir sigara paketi çıkardı. Kötü çocuk. Sigarayı bana doğru uzattı. Hayır anlamında başımı salladım. "Sigara içen birine benziyorsun."

"Evet, bunu çok sık duyuyorum. Sanırım asi bir dış görünüşüm var." dediğimde güldü. Gözlerini yüzüme dikip bir süre o gülüşle bana baktı.

"Hayır asi değil," dedi sigarasından derin bir nefes alarak. Tam konuşacağı sırada Misket'in ulumaya benzer acı dolu havlaması ikimizin de gözlerinin irileşmesine neden oldu.

Yerinden hızla fırladı. Koşar adımlarla köpeğine doğru ilerlerken hemen arkasından onu takip ediyordum. Biraz daha ilerledikten sonra Misket görüş alanımıza girdi. Yerde yatıyor, patisini yalamaya çalışıyordu.

"Kızım, noldu sana?"

Ömer, köpeğinin yanına diz çöktü. Bende hemen arkasında durup merakla bakmaya başladım. Tek tek patilerinin hepsini kontrol etti. En sonunda tekrar Misket'in yaladığı patisini aldı. Gözüme çok küçük bir kıymık çarptı.

"Kıymık batmış." dediğimde, Ömer göremiyor gibiydi. Eğilip parmağımla işaret ettim. "Bak şurada."

"Koca kız oldun Misket," dedi gösterdiğim kıymığı tırnaklarının ucuna kıstırdığında. "Küçücük bir kıymık için ortalığı velveleye verdin." diye devam ettiğinde Misket boşta kalan patilerinden biriyle yüzünü kapattı. Bu hareketine kahkahalarla güldüm.

"Utandı."

Ömer, kıymığı dikkatlice çıkarıp gülümseyerek köpeğinin patisini okşadı. Misket, neşeyle havlamaya başladı yeniden. Etrafımızda birkaç tur döndükten sonra sitenin etrafında koşmaya başladı. Ömer'le birbirimize bakarak banka doğru ilerledik.

"Sen kitabını oku istersen, ben de burada biraz kafa dinlerim." dedi kulaklığını işaret ederek.

Kalbim yarım kalan cümlesinin merakıyla çarparken, başımı salladım. "Tabi olur."

* * *



KAKTÜS/ Texting | TamamlandıWhere stories live. Discover now