49.Bölüm

125 21 106
                                    


okyanuslarınsefiri; yeni aşklara yelken açınca beni unuttun sanırım 

hicrnsolmz; daha ne kadar uzatacaksın bu saçmalığı 

hicrnsolmz; kim olduğunu anlamadığımı mı sanıyorsun gerçekten

okyanuslarınsefiri; kimmişim

 hicrnsolmz; böyle bir şeye neden kalkıştın bilmiyorum ama 

hicrnsolmz; umurumda değilsin 

okyanuslarınsefiri; umurunda olan biri olduğu içindir elbette

okyanuslarınsefiri; ömer sana göre biri değil

okyanuslarınsefiri; geçmişine dair bir fikrin var mı

okyanuslarınsefiri; seni mahvedecek

hicrnsolmz; senden daha beterini kimse yapmaz merak etme 

hicrnsolmz; yetmezmiş gibi böyle salakça şeyler yaparak yine hayatıma dahil olmaya çalışıyorsun

hicrnsolmz; sen gerçekten zavallısın

hicrnsolmz; sana olan bir sevgi kırıntım hep vardı

hicrnsolmz; onu da yok ettin 

hicrnsolmz; kalbimde zerren kalmadı

hicrnsolmz;  bütün bu saçmalıklarını hayatımdan çıkarıyorum 

okyanuslarınsefiri; aşağı iner misin

okyanuslarınsefiri; bahçedeyim

Pencereden dışarıya baktığımda, görünürde kimse yoktu. Biraz daha baktıktan sonra çardağın altında oturan bir siluet görünüyordu. Derin bir nefes aldım. Öfkeden nabzımın hızlandığını hissettim.  Odanın içinde volta atıp sinirlerimin yatışmasını bekledim. Dakikalar geçiyordu ama öfkem ilk hali gibi kor bir alevdi. Her şeyi yakıp yıkacak kadar tehlikeli bir ruh halinde gibi hissediyordum. 

Kendimi evden dışarıya attığımda, mutfakta yemek yapan anneme markete gidiyorum demiştim. Merdiven basamaklarını ikişer ikişer inip, nefes nefese çardaklara doğru yürümeye başladım. Ellerimin sinirden titriyordu. Parmaklarımı sıktım. Çardağın yakınına geldiğimde, ayağa kalktı ve yavaşça bana doğru döndü. 

Gözlerinin altında morluklar ve dudağında patlak vardı. Yüzünün birçok yerinde yara izleri vardı. Baştan aşağı onu süzdüğümde ellerinin kıpkırmızı olduğunu fark ettim. En son ne zaman gördüğümü düşündüğümü uzun süredir onu görmediğimi fark ettim. Ela gözleri burukça bana baktı. İçimdeki öfkenin kırıldığını yerini telaş ve merak aldı. 

"Ali," dedim dağılmış yüzüne şaşkınlıkla bakarak. "Ne oldu sana?"  Sorumu duymazdan gelip, omuz silkti. Çardağa geri oturduğunda, yüzünde bıkkın bir ifade vardı. Bana bakmıyordu. Durumu içler acısıydı. Karşısına oturduğumda, gözlerinden yaşların aktığını fark ettim. Uzun bir süre ağladı ve sessizce onu izledim. 

"Benden bu kadar mı nefret ettin?" diye sordu kısık bir sesle. "Annem öldüğünde aramayacak, sormayacak kadar mı nefret ettin?" dediğinde, şaşkınlıkla ona bakakaldım. "Seni bu kadar mı incittim? Neyin nefreti bu? Dünyanın sonu mu geldi?"  Uzun bir süre sessiz kaldım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ne annesinin öldüğünden haberim vardı, ne Ali'den. 

"Annen için çok üzgünüm." dedim uzun bir sessizlikten sonra. "Öldüğünden haberim yoktu. Olsaydı mutlaka yanına gelirdim. " dediğimde ağlamayla karışık güldü.

"Ömer'in dibinden ayrılmıyorsun ki olan biteni öğrenesin." dediğinde, sözleri bir ok gibiydi. 

"Acın var diye bana saldıramazsın." dedim gözlerimi yüzüne dikerek. "Beni yaşadığın durumu öne sürerek manipüle etmeye mi geldin? Seninle görüşmeyi kesmedim mi? Nereden bileyim Ali? Acın var gerçekten anlıyorum ama sen yanıyorsun diye beni de yakmana izin veremem." 

"Haklısın," dedi başını sallayarak. "Haklısın Hicran. Hep haklıydın. Mutlu musun? Seni aldattım evet. Yaptım bir salaklık, içtim. Önüme gelenle düştüm kalktım. Kafam güzeldi. Ama seni sevmekten vazgeçmedim. Annem ölmüş daha bu sabah. Ben sana geliyorum. Acımı sar diye. Öyle seviyorum seni ben. Ama sen sevmiyorsun artık beni belli. Kalbinde başkasına yer açmışsın." diye devam ettiğinde, ayağa kalktı. "Mutluluklar dilerim Hicran Hanım. Mutluluklar." 

"Nereye gidiyorsun Ali?" dedim çardaktan çıktığında. 

"Cehennemin dibine." dedi ters bir sesle. 

"Bu halde bir yere gidemezsin. Hiç normal davranmıyorsun." 

"Sana ne ki? Nasıl davrandığımdan, ne yapacağımdan sana ne?" 

"Gel Ali," dedim koluna girerek. "Sana iyi gelecek bir yer biliyorum." 



 


KAKTÜS/ Texting | TamamlandıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz