51.Bölüm

127 23 112
                                    

Ali'yle biraz daha oturup, evlerimize dağıldığımızda içimde büyük bir boşluk vardı. Her şey o kadar garipti ki, bütün bunların yaşanılıyor olması deli saçması gibiydi. Ali'nin annesine olanlar beni inanılmaz derecede sarmıştı. Anneme olanları anlattığımda, o da benim kadar şaşkındı. Cenaze yarın kalkacaktı. Annem ve babam aileden arkadaş oldukları için katılacaklardı. Telefonu elime aldığımda, birkaç gruptan, Eda'dan ve Ömer'den mesaj vardı.

Edoşş; kanka acil bir şey söylemem lazım

Edoşş; alinin annesi ölmüş

Edoşş; çok kötü durumda haberin olsun

Hicran; evet haberim var

Hicran; beni görmeye geldi

Hicran; anonimde oymuş birde

Hicran; ne hissedeceğimi bilmiyorum

Eda'nın mesajlarına cevap verdikten sonra Ömer'in mesajlarını açtım.

Ömer; akşam saatlerinde futbol sahası serin oluyor. Sıkı giyinmeni tavsiye ederim

Ömer; 1 saat sonra aşağıda görüşürüz

Hicran; tabi giyinirim.

Hicran; görüşmek üzere

Ömer, son mesajını 45 dakika önce atmıştı. Derin bir nefes alıp, yataktan doğruldum. Saçlarımı karıştırırken, maça gidip gitmemekte kararsızdım. Ama sanırım bu bana iyi gelecekti. İç geçirip yataktan kalktım ve kendimi doğrudan duşa attım. Hızlıca bir duş alıp, saçlarımı kurutmaya üşenip tayt, tişört, hırka giyip odamdan çıktım. Mutfakta olan annemin yanına uğradığımda, pişirdiği keki kesiyordu. Kakaolu, vişneli kekinden bir dilim alıp yediğimde tadı enfesti.

"Nereye?"

"Ömer'in maçı varmış. Onunla gideceğim."

"Güzel, kafa dağıtırsın. Kekte koyayım, beraber yersiniz."

"Ben yaptım diyeceğim ama bir gün konusu açılırsa bozma beni."

"Tamam canım ama yapta bir kez de kendi yaptığını götürürsün." dediğinde, başımı onaylar anlamda salladım. "Hatta bir akşam yemeğe de çağırabilirsin."

"Sevgili değiliz anne."

"Ondan hoşlandığın belli ve sevgili olacağınız da belli." dedi gülerek.

"Yani öyle hissediyorum bende ama biraz daha vakit gerekiyor."

Annem kekleri saklama kabına koyup elime tutuşturdu. Yanaklarımdan öpüp, kapıya kadar uğurladı. Apartmandan aşağı indiğimde, Ömer ve Misket oradaydı.

"Selam," dedim yanına yaklaşıp. Misket'in kafasını okşadığımda dilini dışarı çıkarıp havladı. Sanırım hoşuna gitmişti.

"Selam. Tam zamanında geldin." dedi kolundaki saatine bakarak.

"Geç kalmaktan hoşlanmam." dedim kek kutusunu uzatıp. "Kek yapmıştım, ister misin?"

"Arkadaşına kek mi yaptın?" dedi sinsi sinsi gülerek. "Tabi isterim arkadaşım." Saklama kutusunun kapağını açıp, bir dilimi ağzına attı.  "Yalnız baya efsane iyi." dedi kekin hepsini yediğinde.

"Afiyet olsun." dedim gülümseyerek. Bende kek diliminden bir ısırık alıp, yavaşça yedim. Tadı gerçekten çok iyiydi. Annem bu işi biliyordu. Üzerine yatmıştım ama olsun. Elbet bir gün yapardım.

"Ya bir şey öğrendim bugün. Haberin var mı bilmiyorum ama," dedi Ömer yürümeye başladığımızda. "Ali annesini kaybetmiş. Çok zor bir durumda olmalı. Yani sana değer verdiğini biliyorum. Belki telefon bekliyordur senden." dediğinde, bu kadar ince düşünceli ve olgun oluşu beni hayretler içinde bıraktı. Ne de olsa kendisi benden hoşlanıyordu ve Ali eski sevgilimdi. Kesinlikle olgunluğun verdiği tutum çok farklıydı.

"Haberim var. Bugün yanındaydım. Gerçekten çok dağılmış durumda." dedim sessizce.

"Kolay bir durum değil."

"Ya evet hiç değil." dedim gözümün yaşarmasını engellemeye çalışarak.

"Abimi kaybettiğimizde annem, babam, ben perişan olmuştuk. Bu acıların tarifi yok derler ya gerçekten öyle. Sevdiğin birini kaybetmenin acısının tarifi yok gerçekten." dediğinde, sesindeki durgunluk arkasında gizlediği acıyı saklayamıyordu.

"Bu yüzden bu konuda böyle anlayışlısın." dediğimde, başını salladı.

"Ölüm neticede hiçbir şeye benzemiyor. Her şey gelip geçer. Onunla yeniden olsanda kader der geçerim yapacak bir şeyim olmaz ki. Ben inançlı biriyim. Eğer kaderim seninleyse eninde sonunda yanımda olacaksın. "

Sanırım yeniden aşık oluyordum.

Gülümseyerek yüzüne baktım.

Kalbim çılgınlar gibi atıyordu.

İç sesim love, love, love diye çığlık atıyordu.

"Kader bu bak kötü başlangıcımıza rağmen şu an yanyanayız. Kim derdi okulun psikopat çocuğunun futbol maçına gideceğini?" dediğinde, gülümsedim. Gerçekten haklıydı. İkimizi yanyana asla düşünemezdim.

"Ben ve ekurilerim asla demezdi." dedim gülerek.

Ömer'in maçı bittiğinde, karşı takımı 3-1 yenmişlerdi. 2 golü Ömer atmıştı. Ve her attığında da bana dönüp, izci selamı vermişti. Durmadan bağırıp, adını haykırmıştım. Misket'te ben bağırınca havlayıp, tezahürat yapmıştı. Maçtan çıktıktan sonra Ömer hızlı bir duş alıp yanıma geldiğinde, saçları ıslaktı. Benim saçlarımda neredeyse kurumuş sayılırdı.

"Çok iyi bir maçtı. Tebrikler." dedim kocaman gülümseyerek. Misket'in başını okşadı.

"Varlığının etkisi diyelim." dedi gülerek.

"Hadi sana dondurma ısmarlıyayım. Zaferini kutlamasak olmaz."

"Olur tabi."

Ömer'le dondurmalarımızı yedikten sonra evlerimize doğru dağıldık. Eve gidince önce anneme, ardından Eda'ya her şeyi anlattım. Yatağa uyandığımda heyecandan uyuyamıyordum. Kalbim bugün çok şey yaşamıştı.

KAKTÜS/ Texting | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin