11⭕️

155 40 22
                                    


"Ellerimi tut." dedi Tarık tedirgince. Hüzün ya da sürur olmayan bu gözlerde ölümüne tedirginlik vardı.

Hızla parmaklarımı parmaklarına geçirirken sordum. "Yanında olmama rağmen neden ellerini tutmamı istiyorsun?"

Gözleri ellerime kilitlenmişken, hafifçe tebessüm etti. Dudaklarına kondurduğu o gülücükte bir çok şey gizliydi. Derince bir nefes alıp ağzından dökülen kelimeleri özenle seçerken dahi gülücüğünü silmemişti yüzünden.

"Ben!" dedi çekince ile.
"Ben, istenmediğimi biliyorum.
Bu dünyada fazla olduğumu, istenmediğimi işte. Beni dünyaya getirenler, bana dünyada bakanlar, kanımdan olan, olmayan herkes her şey terk etti beni. Ölüm bile terk etmiş olmalı ki ben hâlâ hayattayım, tüm ailem yok olurken."

Sözleri bir bıçak gibiydi. Keskin ve acı dolu. Sessizleşsen Tarık, yavaşça başını yere eğdi. Alnı, yukarı kalkan kaşları sebebi ile kırışırken gözlerinde hâlâ o umutsuz ifade vardı.

"Eğer sen de beni terkedersen."

Nedense çenem titremişti. Gözlerim birikimini yaptığı yaşları salmamak adına inat ederken, kulaklarımda Dejavu'nun sözleri yankılandı.

"Yaşadığın şey bir anı! Unutma Hazal! Sen bu şeyleri geçmişte yaşadın gelecekte böyle bir şey yok!"

Ayırmadan gözlerimi, gözlerindeydi yüreğim. Çünkü ben ne desem boş, ne desem yalandı. Gelecekte ben yoktum, biz yoktuk, yoktuk.

Neden sonra öyle bir dikleştirdim ki belimi, öyle hızlı bir hamle yapmıştım ki, gözleri bende donan Tarık şaşırmıştı. Ellerini sımsıkı kavrarken "Ben seni asla bırakmam!" diye fısıldadım.

Aslında soracak olursanız içimdeki duygular haricinde bunu neden ya da nasıl yapacağım konusunda hiçbir bilgim yoktu. Tek bildiğim Tarık'a fazlaca bağlı olduğumdu, başlangıçı ya da sonunu bilmediğim bu sevgi çok, çok büyüktü.

"Seni asla bırakmam! Asla!"

Bir kez daha tekrarlamıştım sözümü ağlamamak için yutkunurken. Sonra birden hava karardı görüntü bir gelip bir giderken kendimi okulda buldum. Anladığım kadarıyla yaşadığım anıdan ayrılmıştım.

Uzun bir kuyrukta bir şey için bekliyordum. Yanımda da Yeşim vardı. Anlaşılan anıdan anıya atlamıştım. Sıra bize geldiğinde, Yeşim bir şeyler imzalarken ben de onun yanında duruyordum. Birden yan bölümdeki görevli beni çağırdı.

"Hazal! Aptal kız buraya gel!"

"Aptal mı?"

Kendimi işaret ederken aptal mı? Diye tekrar ettim sessizce.

Adam bir kez daha "Senden başka afili aptal olur mu?" deyince sinirlenmiştim.

"Ben yan taraftayım." dedim Yeşim'e ve yüzünü gizleyen görevliye yaklaştım. Hızla takma bıyık ve burnunu çıkaran adam, bizim Dejavu olmuştu.

Böyle absürt gelmelerine rağmen onu gördüğüme sevinmiştim.

"Dejavu!" dedim heyecanla.
O da gülümseyerek gözüyle selam verdi.

"Merhaba Hazal'cığım! Anıdan ayrıldın anlamışsındır herhalde."

Evet anlamında başımı sallarken neden ayrıldığımı merak ediyordum. Sonra birden aklıma kurallar geldi. Anıyı değiştirecek bir şeyler yapılırsa başka bir anıya atlanıyordu. Ben de değişim yapmış olmalıyım ki diğer bir anıya geçiş yapmıştım.

Beni aydınlattıktan sonra Dejavu yeniden kaybolmuştu. Bu arada Yeşim çağırdı ve imza atmamı istedi. Neye atılacaktı bilmiyordum. Yaklaşıp kağıda baktım Mahir Samyeli yazıyordu.

MİLYONDA BİRWhere stories live. Discover now