21⭕️

99 30 19
                                    

21

Lotus çiçeklerinin neden hep kirli sularda açtığı merak edilmiştir. O kadar güzel bir çiçeğin, kirli ve pis suların arasında ne işi olduğu uzun süre anlaşılmamıştır.

Kirli suda büyüyen koruma çiçeğinin bir süre sonra suyu arındırdığı gözlemlenmiştir. Yani lotuslar arındırmak için kirli yerlerde yetişen bir süzgeç gibidir i.

Benim içinde Tarık tıpkı bir lotus çiçeği gibi. Nasıl ki lotus kirli suları arındırıyorsa, o da benim küf tutmuş kalbimi arındırıyor. Tıpkı bir lotus gibi.

Ne zaman tüm kara hislerle bulansam, lotus gibi beni arındırıyor.

Görünürde bir şey yapmamış olmasına rağmen o, sadece var olmasını istediğim tek kişi. Ne geçmişimde, ne geleceğimde vazgeçemeyeceğim tek kişi. Aramızdaki bağı tam olarak bilemesem de, insanın kalbi asla yalan söylemez ! Bunu çok iyi hissediyorum.

****

Elimde bulunan kağıt kesiği ince ince sızlarken, onunla ilgilenmediğimi fark ettim. Dikkatim tamamen koridorun sonuna doğru ilerleyen Tarık'a yoğunlaşmıştı. Aslında çok kırılmamıştım, onu anlayabiliyordum. Onun hayatını yaşayan bir insanın başka bir insana bağlanması yada ona tutunması çok zor olmalıydı. Ve sanırım o bunu istemiyordu. Gitme vakti geldiğinde arkasında onu bekleyecek birilerini bırakmak ve onları gözü yolda çaresizce terketmek, bu onun istemediği bir şey olmalıydı.

Yerden destek alarak ayağa kalktım ve Tarık'ın arkasından yürümeye başladım. Onu takip etmiyordum, sadece yürüyordum. Koridorun sonuna geldikçe, konuşma sesleri duymaya başladım. Sesler fısıltı halindeydi ama ben duyabiliyordum. Aralarında Dejanın ismi de geçiyordu. Tereddütlerimi geçen merakım beni kapıya iyice yaklaştırdı. Seslerin geldiği odaya yaklaşarak dinledim. Bunun kötü bir şey olduğunu bildiğim halde dinledim.

Çok daha fazla şey konuşmalarına karşın, cümlelerinin arasından çekip aldığım iki kelimeyi ezberleyerek oradan uzaklaştım. İçim büyük bir ürperti ile dolmuştu. Çantamın uzun koluna sıkı sıkı tutunarak koşmaya başladım. Bunu Tarık'a söylemeliydim.

"Evet söylemeliyim." diye tekrar ettim kendi kendime.

Neyse ki Tarık çok uzaklaşmadan onu bulabilmiştim. Okulun bahçesinde bir şeyle ilgileniyordu. Koşarak yanına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Telaşla bana bakan Tarık merakla "Ne oldu sana?" diye sordu.

Zar zor yutkunarak iyi olduğumu ifade ettim ve kolundan çekerek bir köşeye götürdüm.

"Ne yapıyorsun Hazal?" diye çıkışan Tarık sinirlenmişti. Neden bu kadar çok tepki veriyordu?

"Bir şey duydum ve bunu sana söylemeliyim." dedim ağır ağır nefes alırken.

"Ne duydun? Hemen söyle. Burada bu şekilde durmak istemiyorum." dedi.

Canım sıkılmıştı ama bu cümlesine fazla yoğunlaşmadan konuya girdim.

"Dejan! Dejan!" dedim nefes nefese.

"Ne olmuş Dejana?" diye sordu ciddi bir şekilde.

"Dejan ve bir kaç kişiyi gizlice konuşurlarken duydum ve onları dinledim. Yakında büyük bir savaşın çıkacağından bahsediyorlardı. Bosna ve Sırbistan ile yeniden bir savaş çıkacakmış. Tıpkı doksanlarda olduğu gibi."

Zar zor nefes alırken Tarık kollarımdan sıkıca tuttu ve beni bir iki defa sarstı.

" Ne işin vardı senin orada? Ne yapıyordun orada?"

Canım yanıyordu.

"Canım acıyor." dedim kısıkça.

"Demek acıyor ha?"

MİLYONDA BİRWhere stories live. Discover now