19⭕️

101 28 18
                                    

Boynumda bulunan ince sızı ve dizlerimde hissettiğim yoğun ağrılarla gözlerimi açtığımda hareket edemediğimi fark ettim. Nasıl etkisiz hale getirdilerse gerçekten hiç hareket edemiyordum. Dişlerimi öyle bir sıkmıştım ki uzun süre birbirlerinden ayrılmadılar. Öyle canım acıyordu ki, gözlerimden gelen yaşları geri çeviremedim. Fazlasıyla sıkılan bileklerimde yer yer morarmalar olmuştu. Bu beni hem korkutuyor hem de daha çok ağlamama sebep oluyordu.

Dişlerimi kullanarak ellerimi çözmeye çalıştım. Öyle kalındı ki dişlerim kırılır ama ip çözülmezdi. Ayaklarımı hareket ettirmeyi denedim ama onlarda fazlaca sıkıydı. Sağa sola bakınırken aklıma Dejavu'nun varlığı geldi. Bir kaç defa çağırdım ama hiç bir tepki alamadım.

Ağzımdaki baskın tat herneyse boğazımı yakıyordu. Bir iki defa yutkunmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bu herneyse ilaç gibi bir şey olmalıydı. Ne olduğunu düşünürken, birden omzumda dikilen iğne gözüme çarptı. İçinde ne vardı acaba? Her ne ise, çok acı bir tadı vardı. Tüm bunlarla uğraşırken kapı çalınmaya başlandı. Tiz ve bir o kadar hızlı çalınan kapıya cevap vermekte gecikmedim.

"Ne olur kurtarın beni! Ne olur."

"Hazal sen misin? Hazal!"

Ses çok tanıdıktı, bu...

"Yeşim! Evet benim, lütfen kurtar beni!"

Yeşim kapıyı açmaya çalışıyordu ama açılmıyordu. Sürekli beni kurtaracağını söylüyor ve kapıyı tekmeliyordu. O bunları yaparken, birden kapı açıldı ve içeri düştü.

"Yeşim! Nasıl? Ne işin var burada?" diye sordum.

Düştüğü yerden kalkarken "Senin kendi kendine konuşman dikkatimi çekti sonra bir yere gittiğini görünce peşinden geldim. Vuruldun sen Hazal iyi misin?" diye sordu.

"Ben iyiyim peki ya sen?"

"Ben de iyiyim, hadi önce şu ellerini çözelim." dedi.

Yeşim'e sarılmak istiyordum. Gözlerim bir kez daha doluyordu ama bu seferki mutluluktandı.

Yeşim uzun süre uğraşmıştı ama ellerimi bir türlü çözememişti. Ayak ve kahkaha sesleri yaklaştığında, endişelendim. Ben zaten yakalanmıştım ama Yeşim'i korumalıydım.

"Yeşim saklanmalısın!"

"Sen ne olacaksın Hazal?" diyerek beni çözmeye devam etti.

"Ben zaten yakalandım saklan hadi!"

"Olmaz ellerini çözmeliyim, yoksa buradan başka yere götürürler." dedi.

"Aptallaşmayı kes ve saklan!" dedim sinirle.

Beni böyle ciddi gören Yeşim, saklandı. Ama içeri girenler aydınlatmaları açtığında onu çabucak fark ettiler. Kalbim hızla atarken bilinçsizce "Hayır!" diye bağırdım.

Titremeye başladığımda, Yeşim'i saçından tutarak elektrik şoku verip bayılttılar. Kendime yapılınca bir şekilde dayanıyordum ama Yeşim'i böyle görmek beni oldukça sinirlendirmişti. Ben sinirlendikçe ısınıyordum, ne olduğunu anlamıyordum ama bana bakan korku dolu gözlerden farklı bir hale geldiğim anlaşılıyordu. Ellerimden eriyerek düşen ipler ile serbest kalan vücudum yerden hafifçe aralanmıştı ki, tamamen serbest kaldım. Hızla Yeşim'in saçını tutan adamın elini tuttum. Bunu istememiştim ama eli yanan adam çığlıklarla koridorda koşmaya başladı. Diğerleri de korktuklarından olsa gerek, kaçıp gitmişlerdi. Neye dönüştüm de böyle korkuyorlar diye düşünürken ellerimde bulunan altın renkli ojeler dikkatimi çekti. Böyle bir ojem yoktu. Üstelik öyle çok parlıyordu ki, sanki, sanki altın gibiydi.

MİLYONDA BİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin