13⭕️

156 34 37
                                    


Ve ümit, bir kez daha doğdu heybetli dağlardan...

Bana bakan gözlerde ümit vardı, kimisi inançsızlığın ardında gizli, kimisi sevginin. Böyle bakan gözleri kim reddedebilirdi ki? Ne yapacağımı bilmiyor olsam da yardım için can atan yüreğimi nasıl durdurabilirim? Ben gerçeğim, gerçek bir kalbim var. Gerçek duygularım, gözyaşlarım gerçek. Ve gerçek olan her şeyi algılayabiliyorum. Onların gözündeki gerçek ümidi de gören gözlerim nasıl hayır diyebilir?
Bu kadar vicdansız değilim! En azından değilmişim.

Tedirginlik, ümit ve acı içinde bana bakan gözler karşısında istemsizce titremeye başladım. Durumlar içinden çıkılmaz bir hal almıştı ve ben her gün farklı bir boyuta giren bu işler içinde, okyanustaki bir damla gibi etkisiz elemanlığıma devam ediyordum.

***

Dejavu bana tepkisiz bakmaya çalışırken bile gözlerinden kabul etmemi istercesine oluşan duyguyu arındıramıyordu. Anlamıyordum neden bu kadar önemliydim?

Fazla geniş bir alanda olmamamıza rağmen Dejavu'nun kolundan tutup bir köşeye çektim. Fısıltı ile "Benim anım ne olacak? Tarık! Tarık'la olan geçmişim ne olacak? Ben daha kendi anımı bile bitiremedim onlara nasıl yardım edeceğim?" diye sordum.

Endişe ile konuşuyordum ama Dejavu beni çok ciddi dinliyordu. Sanki bana daha çok saygılı ve itina ile davranmaya başlamıştı.
Kendimi acayip hissetmiştim. Soracağım bir çok soru vardı. Bu insanlar nasıl gelebilmişlerdi? Bunlarda Dejavu muydu? Yoksa burası onların yaşadığı bir anı mıydı? Kafamda deli sorularla Dejavu'nun bana bir çift laf etmesini bekliyordum.

Kısa bir nefes alışverişi yapan Dejavu bana yaklaşarak konuşmaya başladı.
"Hazal sana söyleyebileceğim tek şey, bu insanların geçmişinin seninle bağlantısının olması, öyle bir bağlantı ki sen bile şaşıracaksın! Üstelik, onlar olmazsa sen bile bu anıdan kolay kurtulamazsın!"

Dejavu öyle ciddiydi ki, istemsizce benim de kaşlarım çatılmıştı. Her zaman olduğu gibi pek bir şey anlamamıştım. Anladığım tek bir şey varsa bu insanların bana olan ihtiyacı kadar benim de onlara ihtiyacımın oluşuydu.

"İyi düşün!" dedi Dejavu şefkatle.

Ne için iyi düşünecektim ki? Zaten sonu belirsiz bir davaya baş koymuştum. Zaten karmakarışıktı dünyam, zaten hiçbir şey düşünemeyecek kadar yoğundu günlerim.

"Tarık ne olacak ben gittiğimde?" diye fısıldadım.

Deliklerden birine gözü kayan Dejavu bana bakmadan cevap verdi.

"Zaten eğer Dece olmayı kabul edersen her şey baştan başlayacak, Tarık ile karşılaşmanız, ailen, geldiğiniz bu durum ve tüm bu insanların değişen hayatı, her şey yeniden yaşanacak, her şey baştan başlayacak"

"O zaman kararını ver!" dedi Dejavu yeniden bana bakarken.

İşin aslı, ne yapacağımı ya da nelerin olacağını hiç ama hiç bilmiyordum ama yapmalıydım. Bunu hissediyordum. Bu hissediliyordu. Sağ elimi yumruk yaparak sıktım ve titreyerek "Tamam!" dedim.
Sonra daha yüksek sesle yeniden "Kabul ediyorum, Dece olmayı kabul ediyorum." dedim.

Melisa koşarak bacaklarıma yapıştı.
"Biliyordum Hazal abla! Biliyordum!"

Çapkınca gülümseyen Selim'de, başını sallayarak tebrik etti beni. Yoona yine ilgisizdi ama o da gülümsüyordu. Stephan hâlâ çatık olan kaşları ile somurtuyordu. Yine de hiç sorun değildi. Onca içten gülümsemeye karşın bir somurtuş fazla değildi.

Dejavu birkaç el hareketi yaparken, Melisa ve diğerleri yok oldu.

"Ne oluyor?" dedim telaşla.

"Sizi geçmişe gönderiyorum." dedi Dejavu.

MİLYONDA BİRWo Geschichten leben. Entdecke jetzt