35⭕️

82 24 25
                                    

Nihayetinde örülen kozadan kelebek çıkacaktı.
Karanlık bitecek, güneş yeniden doğacaktı.
Tıpkı şimdi olduğu gibi, birçok acılar çeken benim için bile, umut verici olaylar olabiliyordu.

Aniden bir canlılık gelmişti yüzüme. İşler tersine çevrilip, lehime dönüyordu. Aslında hiç gücüm yokmuş gibi hissediyordum ama birden canlanan bedenim tam tersi hareket ediyordu.

Yerden destek alarak hfifçe kalktım. Keyifli bir şekilde gülümsemeye devam ederken, Stephan'a da alaycı bakışlar atmayı ihmal etmedim.

Yeşim şaşkınca önümde ezilip büzülen Stephana bakarken, Stephan bana korku ile bakıyordu. Tam bir kaos oluşmuştu odanın içinde. Eminim karşısında beni görmek Stephan'ı hiç mutlu etmemişti ve ayrıca fazlaca da korkutmuştu. Biliyordu çünkü, ben ona fazlasıyla lazımdım. Eğer ben sağlam olamazsam dejavusu gerçekleşemezdi ve kusura bakmasın artık dejavusunun gerçekleşmesi için birçok şeyden vazgeçmek zorunda kalacaktı.

Bana bakarak kaşlarını çatan Yeşim "Komutanım işte bu asi kız esirleri ayaklandırdı. İsmi Hazal, kendisi Türk ve..."
Yeşim konuşmasına devam edecekti ki Stephan gözlerini kapatarak eli ile Yeşim'in konuşmasını durdurdu.

"Senden daha iyi biliyorum. Sen çekilebilirsin!" dedi.

Şaşkınlıkla Stephan'a bakakalan Yeşim emrinde olan tüm askerleri çıkardı ve en son kendisi yöneldi kapıya. Bir Stephan'a bir bana gizleyemediği şaşkınlıkla baktı ve yavaşça çıkıp gitti. Ne olduğunu anlamamıştım ama Yeşim'in çıkarken bana gülümsediğine yemin edebilirdim. Benim Dece olduğumu biliyor olabilir miydi? Hiç sanmıyorum yine de tetikte olmalıydım. Neye gülümsemiş olabilirdi ki?

Hâlâ arkama bakmaya devam ederken, arkama geçen Stephan, bir sandalye alıp benim oturmamı sağladı.

Kendisi de karşıma geçip ağzımdan çıkacak tek bir kelimenin bekçiliğini yaptı. O bekliyordu ama benim konuşmaya niyetim yoktu. Önce onun başlamasını istemiştim ve öyle de oldu.

Korku dolu gözlerle bana bakan Stephan "Eğer böyle devam edersem..." dedi ve durakladı.

Onun duraklamasını fırsat bilerek "Yemin ederim yapmam. Yemin ederim dejavunu yapmam." dedim.

Korkulu gözlerindeki dehşet bir kat daha artmıştı Stephan'ın.

"Biliyordum böyle olacağını. Biliyordum i!" diye tısladı ve ekledi.
"Ne yapmam gerekiyor, söyle!"

Yavaşça yutkunup boğazımı ıslatırken "Savaşın durmasını istiyorum." dedim.

Yere attığı purosunu ayağı ile ezen Stephan acı ve alaylı bir şekilde gülerek "Bu tek kelime ile imkansız." dedi ve devam etti.

"Ben sadece küçük bir bölgede komutanlık yapıyorum. Bu savaşın seyrini değiştirmek için ise binler, milyonlar lazım! Böyle bir gücü bulmak için ise neredeyse tüm Sırpları Boşnaklaştırmak lazım ki takdir edersen bu mümkün değil."

Azıcık suratım düşmüştü, çünkü Stephan'ın benim için bir şeyler yapabileceğine inanmıştım. En azından dejavusu için onu tehdit edersem yapabilirdi. Şimdi işler kesata girmişti. Kaşlarım çatılmış başka bir yol düşünürken, Stephan yanıma yaklaşıp sessizce "İstersen seni buradan çıkarırım. Senin için yapabileceğim en iyi ve tek şey bu!" dedi.

Aldığım nefesi sıkıntılı bir şekilde verirken ben de onun gibi eğilip sessizce "İstersem ben de geleceğe dönebilirim, senin dejavunu falan yapmadan yani." dedim.

Bakışları korkulu ve sinirli bir hal alan Stephan yeniden eski halini alarak oturdu ve benimle birlikte düşünmeye başladı. Bu arada bir asker girerek Stephan'a rapor vermeye başlamıştı. Stephan'ın silah sevkiyatından ve bakiyesinden sorumlu olduğu anlaşılıyordu. Bölgeden gerekli onayı alan silahlar diğer bölgelere dağıtılıyordu. Bu da tüm ülkedeki silahların Stephan'ın elinden geçmesi demekti.

MİLYONDA BİRWhere stories live. Discover now