23⭕️

98 29 20
                                    

Başımın üstünde hâlâ geri sayım yapmaya devam eden saat vardı. Etrafımda da ağır bir koku. Kulaklarım tıkanmış gibiydi. Tiz bir ses ile şoka girmiştim. Artık her şeyin bittiğini düşünürken, ızgara hafifçe kaldırıldı. Korku dolu gözlerle bana bakan Selim, elini uzatıyordu. Gelmem ve elini tutmam için feryad ediyordu ama ben hiçbir tepki veremiyordum. Ellerim kulaklarımda öylece bakıyordum. Şoka girdiğim için hiçbir tepki veremiyordum.

Yavaş yavaş kırpıp açtığım gözlerimden başka hareket eden bir yanım yoktu. Aslında Selim'i tanıyordum ama yabancıymış gibi öylece bakıyordum. Saniyeler hızla akıp giden kum saati gibiydi. Dizlerimin üzerinde ne kadar durduysam ayaklarımı da hissetmiyordum. Sanırım burada ölüp gidecektim. Başladığım işi tamamlayamadan öylece ölüp gidecektim.

Aslında ağlamıyordum ama yanaklarımdan ince sıcak bir sıvının süzüldüğünü hissedebiliyordum. Yaşlarım benden izinsiz akıyor olmalılardı. Yaşlarımla ilgilenirken, onu gördüm. "İşte o!" dedim içimden. İşte o!

İstemsizce dudaklarımın tebessüm ettiğini hissettim. Onun gözleri benim kalbime tesir eden tek şeydi. Şimdi daha iyiydim. Eğer öleceksem de onu son bir kez daha görmüştüm. Kulaklarımda hâlâ çınlama ve tiz bir ses vardı ancak şimdi daha iyiydim. Tarık'ın hüzünlü, telaşlı ve derin bakan gözleri iyi gelmişti.

Aslında ona şimdi onu ne kadar çok sevdiğimi söylemenin tam zamanıydı. İçimdeki onu bilmesinin tam zamanıydı. O bile içimdeki onun büyüklüğünü bilse kendisini kıskanırdı herhalde. Ama lal olan dilim konuşamıyor, sağır olan kulağım duymuyor ve kötürüm olan ayaklarımda ona gitmiyordu.

Üşüyordum...
Sahi hiç sarıldım mı Tarık'a? O söyleyemiyorsa da en azından ben ona onu sevdiğimi söyledim mi? Katlandığım tüm bu şeylerin tek sebebinin o olduğunu ve onun için her şeyi yapabileceğimi söyledim mi?

Hiç değilse özür dileseydim. Ona ulaşamadan çekip gittiğim için o yapamazken ben yapmadığım için. Hiç değilse bir kere ona gülümseyebilseydim. Ona yalan söylediğimi geçmişinin hiç önemli olmadığını benim için sadece onun önemli olduğunu söyleyebilseydim.

Tüm bunları düşünürken, Selim benim için elini uzattı. Tarık'ın ise hiç çekinmeden aşağıya benim yanıma atladığını gördüm. Hâlâ hareket edemiyordum ve hâlâ konuşamıyordum ama Tarık'ın alelacele beni omzuna aldığını, Selim'e verdiğini ve Selim'in de beni dışarı taşıdığını gördüm. Ondan sonra da tamamen gözüm kapandı zaten.

Aradan bir iki saniye geçince okul büyük bir gürültü ile patladı. Sadece benim bulunduğum yer değil, bütün bina tamamen yıkılmıştı. Yere düşen moloz parçalarını, etrafa saçılan cam parçalarını ve daha yüzlerce şeyi gördüm. Okulun parçalanmasından bombanın kuvvetini ve bana duyulan nefretin büyüklüğünü son olarakta ne kadar büyük ve ciddi bir işin içinde olduğumu anladım. Selim'in kollarında gözlerimi kapatıp uyumak istiyordum. Yorulduğumu ve tüm bu şeylerin çok ağır geldiğini hissediyordum.

Neden sonra temiz havayı , etrafta bulunan çiçek kokusunu ve Selim'in kuvvetli kollarını hissettim. Şoku atlatmış olmalıydım. Bir an için rahatladım ve sonra aklıma tek bir şey geldi.

"Tarık!"

Selim'in kuvvetli kollarından kurtularak, molozların yanına koşmaya başladım . Ne yapabilirdim? Ellerim ile mi açacaktım? Yanan duvarlar arasından mı geçeceğim? Ne yapacağım? Şoktan çıkmama rağmen yürümeye devam ediyordum. Elime aldığım minik bir moloz parçasını atıp, diğerine, diğerine diğerine dokundum. Gözlerimdeki akan yaşı silerken diğer bir parçaya dokunmama izin vermeyen bir el beni çekti.

Ayağa kalktım ve gözlerimi kapattım. Bir acıyı daha kaldıramayacak olan yüreğim herhangi bir şey duymak istemiyordu. Yavaşça gözlerimi açtığımda Tarık'ın umut ile gülümseyen yüzü ile karşılaştım. Şükürler olsun Allah'ım! Hiçbir şey düşünmeden sıkıca sarıldım. Bu sefer Tarık'ta geri durmuyor o da sarılıyordu. İlk defa ona bu kadar yakındım. Bu ün sıcaklığını hissediyordum. Bu bizim başlangıcımız mıydı yoksa?

MİLYONDA BİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin