14.BÖLÜM

124 96 0
                                    

Keyifli okumalar 💜

Vazgeçmek değildi, ama koca bir yorgunluktu benimkisi. Bir çöp kovasanın içindeki taze yemek gibiydim. Canlıyım ama bulunduğum durum ve yer beni mahvediyordu. Bedenimin uyuşmuşluğu, uykusuzluğum her şey benim olmayan gücüme ihanet ediyor.

Kalbime çöken o ağırlık, ve en önemlisi korku. Bedenimi saran o istenmeyen duyguydu. Arabanın arka koltuğunda kaç saat yolculuk yaptım. Ve nereye geldim, Bilmiyorum.

Kımıldayacak dâhi halim yoktu.
Ya da hareket etmek istemiyordum.
Uzandığım yerde bedenim sanki uyuşmuştu.

O yüzden uzandığım yerde bekliyordum.

𝙽𝚎𝚢𝚒 𝚋𝚎𝚔𝚕𝚒𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞𝚖 𝚜𝚊𝚗𝚔𝚒.

Başımı kaldırıp bakmak istiyordum. Ama fark etmelerinden korkuyordum. Ama biraz da olsa kımıldayabilirdim.

Başımı kaldırıp camdan bakıyordum. Dağlık bir yerdeydik.

Ve burayı ilk defa gördüğüme yemin edebilirdim. Şehirin içinde miydik yoksa başka bir şehire mi gelmiştik bilmiyordum.

Çünkü ne kadar uyuduğumu ne kadar yol gittiğimizi bilmiyordum.

Geldiğimiz yer oldukça ıssızdı ve korkutucuydu.

Yani sessiz ve ıssız olması insanı ürkütüyordu.

Bu adamların bana ne yapacakları belli değildi ve bağırsam kimsenin sesimi duymayacağını biliyordum.

𝙱𝚞 𝙳𝚊𝚑𝚊 𝚔ö𝚝ü𝚢𝚍ü.

𝚈ol kenarlarında yazlık evler de vardı.

Ama birilerinin kaldığını düşünmüyorum.

Genellikle yazlık olan bu evler şuan boştu.

Etrafıma bir göz atıp yakınlarda bir yer ya da ev bulmaya çalıştım ama gerçekten burada hiç bir şey yoktu.

Şimdi araba da uslu durup nereye götürürlerse orada bir yolunu bulup kendimi koruyacaktım.

En azından bunu yapabilecektim.

Ön koltukta iki kişi vardı.
Ve yol boyunca hiç konuşmamışlardı.

Sağ koltukta oturan adam resmen yayılmıştı.

Ve sanki tatile çıkar gibi bir havası vardı.

𝙱𝚞𝚗𝚕𝚊𝚛 𝚐𝚎𝚛ç𝚎𝚔𝚝𝚎𝚗 ç𝚘𝚔 𝚝𝚞𝚑𝚊𝚏𝚝ı.

O adamım aksine ben rahatsızdım. Midem fena bulanıyordu.

Ağzım bağlı belki bir saat böyle kalmıştım.

𝙱𝚞 𝚋𝚊𝚗𝚝 𝚊𝚛𝚝ı𝚔 𝚌𝚊𝚗ı𝚖ı 𝚊𝚌ı𝚝ı𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞.

Bu zorbaların hiç mi vicdanı yoktu.

Bende ki de soru yani elbette yoktu.
Bir katilden nasıl merhamet bekleyebilirsiniz ki?

Bu mümkün değil.

Beni arkalarında bu halde olduğumu unutmuş olamazlardı. Yüzlerinde birer motorcu maskesi vardı.

Evet bu maskeleri son zamanlar da motorcular da kullanıyordu.
Ve keşke sadece motorcular kullansaydı.

O yüzden göremiyordum. Ama sürekli onları kullanacak halleri yoktu. İllaki görecektim yüzlerini. Ben bu düşünceler içindeyken sağ koltukta oturan,

"Abi bu kız niye hiç ses çıkarmadı, niye hiç hareket etmiyor, Bir baksak mı?"diye sordu.

"Bir şey yoktur,Sen işine bak."

Şöfor koltuğumdaki adam
"Tamam o zaman."diye kabul etti.

Bunları konuşurken adam bana doğru yaklaşmıştı. Bunu hissedebiliyorum.

Beni sırtımı dönük bir şekilde arabaya koymuşlardı. Resmen arkalarında uzanıyordum. Sonunda bu zorbalarla olan yolculuğum bitmişti. Araba durdu. Ve ikisi arabadan indi. Ve benim olduğum yerin, kapısını açtılar. Ve yine sert ve olduğunca kaba hareketleri ile araba'da indirdiler.

Ben kendim inebilirdim.o iğrenç ellerinin birdaha vücuduma dokunmasına müsaade edemezdim. Sinirle suratlarını yumruklamak istediğim insanlarla şuan başbaşaydım.

En acısı da üzerimde okul kıyafetimleydim. Her hafta özenle yıkayıp, ütülediğim o kıyafetler şimdi buruşmuş. ve kirlenmişti. En az benim kadar yorgun görünüyordu. Canı yanmış, ordan oraya savrulmuş gibiydi.

Benden çalınan herşeyi anlatırcasına duruyorlardı üzerimde. Bilmediğim bir neden bilmediğim bir yer ve bilmediğim bir kabus'un içerisindeydim.

İçimde anlatamayacağım duygular besliyordum.

Bir akşam vakti sokak lambasının ışığında olmayan herşeyi kabul eden, ve yaşayamayacağı her mutluluğu kabul eden bir kız çocuğu gibiydi İçimdeki o duygu.

Ve o küçük kız çocuğu da bendim. Bu zamana kadar elde edemeyeceğim herşeyi kabul ederek büyümüştüm.

Ben dedemin ilgileriyle ve istekleriyle büyümüştüm. Ama o küçük kız çocuğu içimde bir yerlerde varlığını korumuştu. Şimdi tam da böyleydim. O küçük kız çocuğundan annesi babası alınmıştı. Şimdi de en yakın arkadaşım.

Bırakıyordum sanki. Daha bir saat önce korkusuz olan kumsal şimdi kendini bırakıyor gibiydi.

Adamlar tam da düşündüğüm gibi beni bu yazlık evlerden birine getirdiler.

İçeri girerken sessizdim, tam da istedikleri gibi. Arabaya bindirirken beni resmen sürüklüyorlardı. Ama şimdi kendi adımlarımla yürüyordum.

kapının önüne geldiğimde aklımda tek soru,

Gizem burada mıydı? Onu da burada mı saklıyorlardı? 

sadece dinlenmek istiyordum. Sadece uyumak istiyordum.

Çünkü bedenim daha fazla dayanamayacaktı. Evin içine girdiğimizde, kolları hâlâ benim kollarımdaydı. Konuşacak halim yoktu. Konuşmak istesemde ağzımda bant vardı. 

Şunu ağzımdan çıkarmaları gerekiyordu artık. O adam yine benim içimi okurcasına ağzımda ki bant'ı hışımla çıkardı. Bana karşımıydı bu öfkesi anlayamadım.
Yanındaki diğer adam, uzun boylu olan hemen bant'ı alıp tekrar yapıştırdı.

"sen ne yapıyorsun şimdi değil." Dedi.

Şuan rahat yatağımda huzurlu evim olmalıydım. Bilmediğim bir pis ev nerede uyuyacağımı bilmediğim bir yerde değil.

Ama şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Yarın yeni bir güne uyanacaktım. Ve o zaman buradan kurtulmaya çalışacaktım. Acaba kaçabileceğim bir yeri varmıydı. Kapıda veya bahçede bu iki adamdan başka kimse yoktu.

Ben dalgınlığımla baş başayken onlar yüzlerindeki maskeyi çıkardılar  benim de kollarımı bıraktılar. Uzun boylu olan gidip karşımızdaki odanın kapısını açtı. Ve bana dönerek,

"sen burada kalacaksın. Ağzını açacağım ama asla sesin çıkmayacak."

Bana doğru geldiğinde bir ürperti geldi. Çünkü bu zorba diğerinden daha güçlü ve öfkeliydi. Ve bana doğru iyice yaklaşıp ağzımdaki bant'ı çıkardı. kaşıyla odayı işaret etti.

İç𝚒𝚗𝚍𝚎 𝚘𝚕𝚖𝚊𝚢𝚊𝚗 𝚟𝚒𝚣𝚍𝚊𝚗ı 𝚒𝚕𝚎 𝚍𝚊𝚟𝚛𝚊𝚗ı𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞.

"Gizem nerede?"

Olabildiğince bağırmaya çalışıyordum belki sesimi duyarlar diye.

"𝙱en neden buradayım?"

"beni burada zorla tutamazsınız?"

Olağan gücümle bağırıyordum.
"Bu yaptığınıza pişman olacaksınız!"

"bizden ne istiyorsunuz? "
𝙲𝚎𝚟𝚊𝚙 𝚢𝚘𝚔𝚝𝚞 𝚟𝚎 𝚋𝚎𝚗 𝚋𝚞𝚗𝚊 𝚊𝚕ış𝚖ış𝚝ı𝚖 𝚊𝚛𝚝ı𝚔.

Bütün öfkemi kusarken odaya doğru ittiler. Ve üzerime kapıyı kapattılar. Kalakalmıştım. Artık burada tek başımaydım. sırtımı kapıya yaslayıp, hıçkırıklarımı içimde susturup gözlerimi kapattım.

HER ŞEY BİRAZ SENWhere stories live. Discover now