17.BÖLÜM

118 92 0
                                    

Keyifli okumalar 💛

RÜZGARDAN,

O gün kumsal ile konuşmak için gitmiştim peşinden. Okul çıkışı taksiye bindiğini gördüm. ve bende arkasından gittim. Çünkü onunla konuşmam gerekiyordu. Bu konuşmadan neden kaçıyordu. Anlamıyordum doğrusu.

Ben ona geldikçe o benden kaçıyordu. Tek çare, peşinden gitmekti. Kumsal da bir şey vardı. Beni ona çeken. Masum bir kıza benziyordu. Hayatta her istediğini elde etmiş şımarık kızlar gibi değildi.

Ama  kumsal da eksik bir şeyler vardı. Bunu hissedebiliyordum. Belki zıt karakterlerdik. Ama bir müsade etse bana belki hayatımız değişecekti. İçinde bazı şeylere yer vermiyordu. Belki de korkuyordu. Oysaki o korkunun arkasında yaşanması mümkün ne mutluluklar vardı.

Kumsal ile müzik odasının önünde karşılaştığımız günde o olduğunu tahmin edebiliyordum ama emin olmadığım için ona bir adım atamıyordum.

Ama sonrasında hocanın kumsala sorduğu soru ile o olduğunu anlamıştım. günler sonra kamera kayıtlarından anladım da kumsaldı.

Beni istemezse bir şey yapamazdım. Kendine ördüğü zincirleri vardı.
Ama onlara tutunarak yaşayamazdı.

Hayatının önüne duvar örüp, onun arkasında yaşayamazdı. Çünkü ben bütün olumsuzluklara rağmen hayatın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Ama kumsal böyle değildi. Böyle herşeyden kaçarak olmaz. Evet çok çalışkan, hocaların gözdesi hedefleri olan bir kız kumsal.
Ama hayatında çok şey kaçırıyor. Farkında değil. 

Ta, ki düne kadar bunları düşünüyordum. O gün, kumsalın peşinden gittiğim gün, başladı her şey. Benim toz pembe bir hayatım yoktu. Ama bu kadarı bana bile fazlaydı. Kumsal'ın arkasından taksiye bindiğimde aklımda olan tek şey onunla konuşmaktı.  o yola çıktığımda başıma gelecekleri asla tahmin edemezdim.

Yol boyunca nasıl konuşacağımı düşünmüştüm. Normalde çok özgüvenli bir insandım.
Ama söz konusu kumsal olunca bana bi şeyler olmuştu sanki. Gözlerina bakınca insan huzur buluyordu.

Onu gördüğümde Baharın bütün çiçeklerinin kokusu bir anda burnunun ucunda gibi oluyordu. O güneşin eşsiz ışığında uçuşan kelebekler sanki benim içimde uçuyordu.

Takside bu duygular içerisindeyken, zaman geçmiyordu.

Ama en sonunda taksiden inmiştim. Kumsal'ın bindiği taksiyi takip etmiştik. Yüksek binaların olduğu bir sokakta durmuştu. Bende bir on metre ilerideydi. Az daha geç kalsaydım. Onu kaçıracakmışım.

Kumsal, önümde ilerlerken bende arkasında sessiz adımlarla onu takip ettim.

Sonunda kumsal bir binanın önünde durdu. Ve zile bastı. Ne yani şimdi içeriye girerse ben onunla konuşamazdım. Acaba kendi evi miydi burası? Adımlarımı hızlandırdım. Yanına gitmek için ama bu sefer geç kalmıştım. Kumsal çoktan eve girmişti.

Ben ise kaldırımda otururum beklemeye başladım.

karşımda olan eve bakıyordum. Ev iki katlıydı. Üst katında bir balkon vardı.

ben kaldırımda oturup beklerken, İçeriden bir ses geldi. Ses kumsala aitti. Ama hiç duymak istediğim bir ses değildi. Çünkü kumsal çığlık atıyordu. Bunu duymayı asla istemezdim. Ama burada böylece oturup da kalamazdım.

Direk ayağa fırlayıp kapının önünde buldum kendimi. Zile bastım. Kapıyı açan yok. Yada herhangi bir şekilde camdan bakan felan da yoktu. Zile defalarca bastım. Ama ses yok. İçimde daha da bişey mi oldu korkusu oluştu.
Son çağreyi bağırmakta buldum. Seslenecektim.

"Kumsal"

"Kumsal"

"Kumsal içerdesin biliyorum. Bir şey mi oldu?"

Hiçbir şekilde cevap yoktu. Bu beni daha da korkutuyordu. acaba onunla konuşacağımı söylesem dikkatini çeker de balkona çıkar mı diye düşündüm.

"Kumsal seninle konuşmam gerekiyor."
"Kumsal"
"Kumsal lütfen!"

Kafayı yemek üzereydim. İçeride bir şey olmuştu. Ama ne olduğunu bilmiyordum. İçeride kim vardı? Onu da bilmiyorum.

Kumsal, sesimi duymalıydı Artık. Çünkü aklıma polisi bile aramak geliyordu. Yapabileceğim başka bişey yoktu. Kapıyı kıramazdım sonuçta. Ben ümidi kesip kaldırıma geri oturduğumda, kumsal balkondan dışarı çıktı. Evet sapasağlamdı. İyiydi bir şeyi yoktu.

Ama yüzündeki o ifade, o gözlerindeki korku içeride bir şey olduğunu açıklıyordu. Hatta ağlıyordu.
"rüzgar şuan seninle uğraşamam." "Gizem..."
Ağzından dökülenler sadece bunlardı.

Gizem' e çok ısındığım söylenemezdi.
Ama belli bir şey olmuştu.

"Kumsal,kapıyı aç."
Bu sefer sözümü dinleyip, balkondan içeriye girdi. Ve kapının otomatik sesini duydum. Kapıyı açtı. Üst kattaydılar. İçeriye girip hemen yanlarına çıktım. Odaya girdiğimde Gizem yatağında resmen cansız bir şekilde yatıyordu.

"Kumsal ne oldu burada?"
"bende bilmiyorum. Geldiğimde gizem bu haldeydi."

Ne olmuştu bu kıza? Bir kızın, bu hâle gelmesi kolay değildi. Bir hastalığımı vardı. O yüzden mi bu hâle gelmişti. Yoksa psikolojik sorunlar yüzünden mi fenalaşmıştı. Akılımda çok soru işareti vardı. Kumsalın yanına gidip, yatağa oturup, nabzını yokladım.

Bir sorun yoktu. Şuan yapabileceğimiz tek şey ambulansı aramaktı.
cebimden telefonumu çıkarıp, ambulansı aradım. Telefonu kulağıma götürüp ihbarda bulundum.  Yetkililere adresi de söyledikten sonra yapabileceğimiz tek şey oturup ambulansın gelmesini beklemekti.

O sıra odaya göz gezdirdiğimde,
Darmadağınıktı.
Makyaj malzemeleri, kutular,kıyafetler hepsi yerdeydi. Hırsız felan mı girmişti yoksa.  

Dönüp kumsal'a baktığım zaman onunda en az benim kadar düşünceler içerisinde olduğunu gördüm. Göz göze geldiğimiz an gözlerini kaçırdı. Her zamanki gibi. Ben de önüme döndüğümde, tam karşımda kıyafetlerin arasında bir küçük poşet vardı. Tahmin ettiğim şey miydi?

Ve malesef ki tahmin ettiğim o şeydi. Labobada aldığı haplardı.

HER ŞEY BİRAZ SENWhere stories live. Discover now