20.BÖLÜM

121 88 0
                                    

Keyifli okumalar🧡

belki şuan yanıyorduk. Ama küllerimizden yeniden doğabilmek için. Belki şuan kapana kısılmıştım. Elimden bir şey gelmiyordu. Ama vazgeçmeyecektim.

Evet vazgeçmeyecektim ama ya o gördüğüm kanlar ve duvar da yazılan not ne idi?

Film çekilmiyordu değil mi burada.
Gerçekten böyle şeylerin olabileceğine ilk defa şahit oluyordum.

𝙰𝚖𝚊 𝚝𝚎𝚔 𝚔𝚎𝚕𝚒𝚖𝚎 𝚒𝚕𝚎 𝚋𝚞𝚗𝚕𝚊𝚛 𝚔𝚊𝚏𝚊𝚢ı 𝚢𝚎𝚖𝚒ş𝚕𝚎𝚛𝚍𝚒.

bu not bana veya başkasına yazılmış olsa bile bu kan birisine aitti.

𝙱𝚒𝚛 𝚒𝚗𝚜𝚊𝚗 𝚗𝚎𝚍𝚎𝚗 𝚋𝚞𝚗𝚞 𝚢𝚊𝚙𝚊𝚛𝚍ı 𝚔𝚒?

Buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıydım.

Ama kaçtığımı fark ederlerse beni de öldürürlerdi. burada kalsam da  öldüreceklerdi. Çünkü bunlar bir katildi. Daha dün bir cinayet işlemişlerdi.

Yanımda destek alabileceğim. Kimse yok. Gizem ne hâlde bilmiyorum. Rüzgar beni bu bela'nın ortasında bırakıp gitti. Başına bir şey mi geldi. Yoksa bilerek mi bıraktı beni bilmiyorum.

Tek bildiğim burada, bir oda da hapisttim. 

Dedem kim bilir beni ne kadar merak etmiştir. Kayıp ihbarında bile bulunmuştur hattâ. Ah dedeciğim, sana bunları yaşatmayı asla istemezdim.

Ama benim elimde değildi.

Aslında rüzgar benimle değildi. Bu konu da da içim fazlasıyla buruktu. Onu istediğimden değil, ona karşı ümitlendiğimden de değil. Sadece ona güvenmiştim. Beni resmen yarı yolda bırakıp, gitmişti.

Oda'nın içerisi iyice kararmıştı. Ayağa kalkmak istemiyordum. Ama dağın başında bir evde olduğumu hatırlayınca içime bir korku düştü. O yüzden ayağa kalkıp, ışığın düğmesini aradım.

Elim duvarın üzerinde geziyordu. Ama ışığın düğmesini bulamadım.
Ne yani ışık yokmuydu bu oda da ne yapacaktım Ben karanlıkta? Bunlar hiç mi düşünmüyordu?

Ne yemek yemiştim, ne uyuyabilmiştim,birde üstüne karanlıkta kalmıştım.

Tabi merhamet istediğim insanlar birer katildi. Ne bekleyebilirdim ki?
Avazımın çıktığı kadar bağırmak, onlara burada bir insanı zorla tutmanın bedelini ödetmek istiyordum.

Yol boyunca sesiz kalmıştım zaten buraya geldiğimde saatlerdir sessizce oturuyordum. ama bu sefer Kapıya doğru adım atıp,

"siz beni iyi dinleyin, ben buradan çıkacağım. Haberiniz olsun. "

"bir insanı burada zorla tutmanın bedelini en ağır şekilde ödeyeceksiniz.

"Benim kılıma zarar gelirse, dedem size bunu ağır ödetir."

İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Uyumuşlardı.

Evden gitmiş olamazlardı. Ya da beni duymazdan mı geliyorlardu. Bu kadar mı umursanmıyordum. Ben bir insandım ya saatlerdir buradaydım.

Gözlerimdeki yaşlar yine yerini almıştı. Daha fazla dayanamazlardı çünkü. Dizlerimi göğüslerime kadar çekip, küçüklüğümde ki gibi öylece oturuyordum. Karanlıktan odanın neresinde oturduğumu bile bilmiyordum.

Galiba kapının tam karşısında oturuyordum. Ellerimi bacaklarımın üzerinde birleştirmiş, yüzümü de bacaklarıma gömmüştüm.saatlerce böyle kalabilirdim. Çünkü alışkındım. Küçüklüğümde de böyle kaç saat oturduğumu bilmezdim. Ta ki yanıma biri gelip beni kaldırana kadar.

Şimdi de mi böyle olacaktı. Diye düşündüm. Ama bu zorbalardan ses gelmiyordu. Büyük ihtimalle uyumuşlardı.
Benim de gözlerim kapanmak üzereydi ki karşımda ki kapıdan gelen o hışımlı ses buna engel oldu. Kapı öyle bir hışımla ve hızla açıldı ki kafamı direk kaldırdım.

Karşımda duran heybetli, uzun boylu o zorbalardan biriydi. Yüzünde öyle korkunç, o kadar ürkünç bir ifade vardı ki. Sanki buraya beni öldürmeye gelmişti. Gözlerinin içine bakamıyordum. gözlerinde bir katilin eline bulaşan kanlar vardı sanki.

Öyle iğrenç bir ifade vardı yüzünde. Gözlerinden okunuyordu her şey. Az önce söylediğim sözler mi onu bu kadar kızdırmıştı. Çünkü buraya beni getirdikleri anda veya araba da hiç. Bu kadar kızgın değildi.

İsterse bana her şey'i yapabilirdi. Kimsenin ruhu bile duymazdı.

korktuğum şeyi mi yapıyordu. Bana doğru bir adım attı.
Ben öylesine karşısında otururken. Kalkıp kendimi savunmak istiyordum.

Ama bedenim kilitlenmişti sanki. Yere sabitlenmiştim.
Ve bir adım daha,
Bir adım daha
Attığı her adımda gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

O iğrenç bakan, o içinin pisliğini yansıtan gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Şuan yaptığı şey psikolojik şiddetti. Bir temasta bulunmasa da beni korkutmayı başarıyordu.

Gecenin karanlığında kapının arasından gelen ışıkla, sadece yüzünü net görebiliyordum.
Şuan tam da önümdeydi.dibimde, ayakları resmen ayaklarıma değiyordu.

Yerimden kalksam sanki bana bir temasta bulucak gibi hissediyordum. Hattâ belki daha kötüsünü...

İki katille aynı evdeyim. Ve bir tanesi karanlıkta karşımda sadece gözlerimin içine bakıyordu. Ne yapmak istiyordu. Böylece sadece bakmak için mi gelmişti odaya? Ruh sağlığı yerinde miydi?
Bana doğru eğilerek,
Ve sonunda Yüzündeki mimikler oynadı.

"burada sessiz bir şekilde bekleyeceksin, Yoksa sonun ne olur biliyorsun."

"Ha bu arada solan bir çiçeği önce kendi yaprakları ihanet eder."

Sanki sadece bunu söylemek için gelmişti. Sebebi ve anlamsız bir şekilde kurduğu bu cümle de neyin nesiydi?

Ne demek istemişti? Ne ima etmişti. Bu adamlar beni buraya boşuna getirmemişti. Ben boşu boşuna bu işin içinde değildim. Bir kere daha anlamıştım bunu.

Bu adamların attığı adımın bir sebebi vardı. Yaptıkları her şey planlıydı. Bir amaçları vardı. Bunu öğrenmem lazımdı. En azından neden burada tutulduğumu bilmeye hakkım vardı. Tam ağzımı açıp konuşacaktım. Ama adam buna müsaade etmeden odadan çıkıp gitti.

Taşlar şimdi yerine oturuyordu. Ama ne yapmaya çalıştıklarını anlamış değildim. Gizem neredeydi, Biz neden ayrı yerlerde tutuluyorduk?

Amaçları öldürmek olsaydı. Şimdiye kadar öldürülerdi. Beklemezlerdi. Gizem'in annesini öldürdükleri gibi. Aklıma geldikçe kanım çekiliyordu. Resmen daha yarım saat önce gözlerimin önünde canlıydı.

Peki nasıl yakalanmamışlardı. Ya da şuan aranıyorlar mıydı? Polis araması altındaydılar zaten ama bunlar bir şekilde saklanmayı başarıyorlardı.

Sorgusuz sualsız beni içeriye almışlardı. Ama bu adamları nasıl izini bulamıyorladı.

İçimde umudumun son demlerine kadar vazgeçmeyecektim. Herşeyin bir açıklaması vardı. Bu yaşadığımız her şey'in de bir açıklaması vardı.

HER ŞEY BİRAZ SENDonde viven las historias. Descúbrelo ahora