2. Yanlış Ellerde Otorite

58.7K 2.7K 1.6K
                                    


Bölüm İki

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm İki

"Yanlış Ellerde Otorite."

Bölüm Şarkısı: Fleurie - Breath


Bana ait olmayan bir yatakta, bana ait olmayan bir yorganın altında uzanıyor ve artık bana ait değilmiş gibi gelen bu bedenin akıttığı gözyaşlarıyla kendi kendimi yiyip bitiriyordum saatlerdir.

Bütün bu yabancılıkta boğuluyor gibi hissediyordum kendimi. Hatırlayamadığım bir geçmişin acısını nasıl hissedebiliyorum bilmiyorum. İsimler, yüzler, bir zamanlar paylaştığımız sevgi, birbirimize verdiğimiz değer ve bağlılık yalnızca puslu zihnimin karanlık köşelerinden fısıldamakla kalırken, onları kaybetmenin acısını nasıl bu kadar keskin bir şekilde yaşayabilirdim?

Artık hiçbir şey bana ait değil.

Gidecek bir yerim, bir kimsem yok; o adam, her kimse ve her ne istiyorsa artık benden, o adam yüzünden bir kimsesizim artık. Geçmişi ve geleceği silinmiş, kaderine terk edilmiş, kaybolmuş biriyim... Ne yapacağım? Beni ailemin ardından bekleyen muhtemel sonu kabul mu edeceğim? Etmeyeceksem de savaşacak hem fiziksel hem de zihinsel gücüm var mı ki? Bir gün aniden kimsesizliğe uyandığım bir dünyada bir başıma nasıl karşı çıkacağım, yaptıklarının bedelini ödeteceğim o adama?

Aynı odadaydım, bir hastane odasına benzeyen sadeliğiyle sinir bozucu gelmeye başlayan odada ve uyandığım yatakta... O merdivenlere nasıl tırmandım bu yaralı halimle ve nasıl kendimi bu odaya attım bilmiyorum, hatırlamıyorum bile. Birkaç saat öncesine dair sahip olduğum tek anı o adam ve o adamın söyledikleri. Sonrası bulanık ve işte buradayım. Hava artık tamamen kararmış ve dışarıda yükselen ayın ışık süzmeleri soluk duvarlara yansımaya başlamıştı. Böylesi sessiz sakin bir geceye rağmen içimde kopan fırtınaların gürültüsünden uykuya dalamıyordum bir türlü. İçimde bir mahkeme salonundaydım, yargıç da bendim yargılanan da ve kendimi suçlayıp duruyordum savunacağım yerde. Bütün bunların suçlusunu bilsem de savaşacak kadar güçlü olamadığım için herkesten önce yine kendimi taşlıyordum.

Yatağımın hemen yanı başında duran komodinin üzerindeki saksıda gezindi gözlerim. Orkidelerin beyaz yapraklarını inceledim dalgın dalgın. Bomboş, herhangi bir kişisellikten yoksun bu odaya ne diye orkide çiçeği koyduğunu anlamadım, az sonra da bir öfke nöbeti ele geçirdi bedenimi. Hıncımı, kendimden başka hiç kimseden çıkarabilecek kadar iyileşmemiştim henüz, belki de tam olarak bu yüzden rahatlamak için kalktım ve saksıyı tuttuğum gibi duvara doğru fırlattım. Beyaz saksı, kulakları sağır edecek tok bir gürültüyle parçalara ayrılıp toprağı etrafa saçılırken çiçeğin uzun, zarif gövdesi de kırılmıştı. Aptal saksı plastiktendi, kırık parçaları da ne kadar işe yarardı muamma ama yine de elimin boş olmasından iyidir diye düşünerek hemen yere çöktüm ve saksı parçalarından keskin bir tanesini bulmaya çalıştım. Aradığım kadar iyi bir parça yoktu ama en azından birine kesin zarar verilebilecek kadar işe yarayacağını düşündüğüm parçayı bulup aldım ve hemen sakladım.

Lilith'in GözyaşlarıWhere stories live. Discover now