14. Zindandan Yıllar

20.3K 1.5K 1.1K
                                    

○●



İyi okumalar.

Bölüm On Dört

"Zindandan Yıllar."

Bir insan kaç defa ölebilir?

Ben birçok kereler ölmüşüm meğersem. Birçok defalar kara toprak atmış Uygar benim üzerime, mezar taşı bile dikmemiş baş ucuma zaten tekrar tekrar çıkarıp yeni mezarlara geri sokacak beni diye.

Kar küresi içindeki bir figür gibiydim adeta.

Meğerse dünyam sandığım yer, hayatım sandığım bütün bu dekorlar, detaylar sahteymiş; cam bir fanusun içinde kaçmaya çalışıyormuşum ben bunca zaman!

Oysa kar küresi Uygar'ın avuçları arasındaymış ve beni tutup dilediğince sallamış.

Titreyen parmaklarımın arasındaki kağıt parçasını, ölüm belgemi okumayı bırakalı ve gerçek dünyadan soyutlanalı dakikaları geçmişti bile. Hâlâ içeri gelen yoktu fakat bende giden çoktu; birçok parçamı kaybettim o birkaç dakikada, birçok yılımı ve acımı sığdırdım saniyelerine.

Hiçbir şey düşündüğüm gibi değilmiş.

Bu bir savaş değil, hayır, hiçbir zaman değilmiş; bu bir tiyatro sahnesiymiş! Senaryoyu Uygar yazıp çizmiş ve bütün sahne dekorlarını da o döşemiş. Ben onu yenmeye, alt etmeye çalışırken dahi senaryoya uyuyormuşum meğerse.

Uygar ne yazarsa... ben onu oynuyormuşum.

Parmaklarımın arasındaki kağıdın kenarlarını fark etmeden sıkıp buruşturmuşum, tamamen kopmuşum şu andan. Bir damla bile akmadı gözümden, bir tek ter damlaları süzülüyordu alnımdan aşağılara birer inci taneleri gibi.

Hissizleşmiş ve yitik; üzüntüden çok öfke, iliklerime kadar işleyen bir esinti... Paramparça etmek istedim kağıdı, yok edersem hiç var olmamış, hiç yaşanmamış sayılır sandım bütün bunlar. Yutkundum ağzımdaki acı tattan kurtulabilmek için ama nefes aldıkça gitmeyecek bir ağrı vardı tam orada, boğazımda, göğsümde, ciğerlerimde. Her nefes alışverişimde kor bir alevle yoğruluyor, kül ediyor sanki beni.

Meira...

Geçmişteki Meira... Tek istediğim ona sarılmak, ona sığınmaktı. Bir tek ona sahiptim, bir tek onda yabancı ve kayıp değildim ama o çoktan yitip gitmiş ve geriye de bu yazıları bırakmıştı. Ne yapacaktım? Ona güvenecektim, şu an bunun için yeterince kudrete sahip olmasam da sonuna kadar söylediği her şeyi yapacaktım. Üzerimdeki şoku attıktan ve toparlandıktan sonra onun da istediği ama başarısız olduğu gibi, Uygar'a bana, bize yaptığı her şeyin bedelini ödetecektim. Şimdi sadece kendim için değil, ondan kurtulmak için değil ama bu mektuptaki çaresizliğin, burada yazılan ve yazılmayan her bir kelimenin acısına, Uygar'a ödetecektim.

Ne kadar uzun süreliğine orada, yerde, kitabın başında durdum ve tekrar tekrar aynı kelimelerde tıkılı kaldım bilmiyordum ama bir noktada dışarıdan adım sesleri duyabilecek kadar döndüm dünyaya.

Hiç acele etmedim, telaşa kapılmadım, içim yanıyor olsa da dışım buz kesiyordu, sakindim mektubu katlayıp sütyenimin arasına sıkıştırırken. Kapıdan sesler yükseldi, o tarafa bakmıyordum bile, yalnızca kitabı alıp doğrudan yatağın altına gönderdim ve sessizce yere uzandım. Gözlerimi kapattım, bekledim usulca. Kalp atış sesim, onların aceleci adım seslerini bastırıyor ve zihnimin dört duvar arasında sekerek yankılanıyordu.

Lilith'in GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin