6. Sarhoşlar Doğruyu Söyler

25.8K 1.3K 1K
                                    

○●

Bölüm Altı

"Sarhoşlar Doğruyu Söyler."

Bölüm Şarkısı: Power - Isak Danielson

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Şarkısı: Power - Isak Danielson

İnsan, kendi zihninde kaybolacak, kendisine yabancı kalacak ve odasındaki duvarları aklında geçmişe dair hiçbir anı canlanmayacak kadar bomboş gözlerle izleyince anlıyor hayatının mahvolduğunu.

Benden geriye hiçbir şey kalmayıncaya kadar yok olurken ben nerelerdeydim, diyor, kendisine kızıyor, nasıl beni bu hale getirmesine izin verdim?

Göğsümde büyüyen boşluğa rağmen, beni ben yapan anılarıma, geçmişime ve kendi iç dünyama dahi olan uzaklığın beni hissizleştirmesine rağmen, tarifsiz bir duygu karmaşası bataklığına çekiliyordum gittikçe. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum ve asıl sorun da buydu; hisleri oturup da muhakeme etmezdin, sadece hisseder, bir tepki olarak gösterirdin, oysa bende duygulara dair hiçbir şey kendiliğinden gelişmiyordu artık. Durup da düşünmem gerekiyordu ne hissetmem gerektiğini, kafamda tartıyordum her bir olayı, duyduklarımı ve bana karşı yapılanları, ardından hangi duygunun en uygun olanı olduğuna inanıyorsam onu takınıveriyor, uyum sağlamaya çalışıyordum. Bozulmuştum sanki; bedenim, zihnim, hislerim, hepsi hiçbir şeyi kendisi yapamayacak kadar işlevini yitirmişti. İçine su kaçmış elektrikli bir oyuncaktım, şalterlerim atıyordu ve tek yaptığım titreyip sesler çıkartmak ama asla bir şeyleri değiştirememekti.

Bir tek öfkem doğaldı, kendiliğinden gelişiyor ve herhangi bir insanda olduğu şekilde işliyordu, onun dışında giderek kendimi kaybettiğimin hissiyatına kapılıyordum. Aklımı kaybediyor olabilir miydim? Hafızamı kaybetmek bu denli komplikasyonlara sebep olabilir miydi? Ne de olsa hafızamı kaybettiysem kafama ciddi bir hasar almış olmalıydım, beyin hasarı ise şakaya gelecek bir mesele değildi. Belki de bütün bu duygu karmaşasının temeli buydu, kafamda bir şeyler gerçekten de sıkıntılıydı ve kim bilir, Uygar'ın bana bu kadar antipsikotik ilaçlar vermesinin sebebi de bu olabilirdi.

Hüzünlüydüm, aynı zamanda da öfkeli; öyle olmalıydım, avuçlarımın arasında tuttuğum şey keskin saksı parçasıydı ve tıpkı o da benim gibiydi, sabırsızlığımızı anlatmaya kelimeler yetmezdi. Bir an önce buradan, o adamdan kurtulmanın düşüyle akıtacağımız kanı ve çıkaracağımız kaosu düşünüyor, anca bunun motivasyonuyla bu akıl hastanesi gibi yerde hayatta kalmayı sürdürebiliyorduk.

Sabahtan beri odadaydım, yalnızdım ve yatağa kıvrılmış, pencereye çarpan yağmur damlalarını izliyordum dalgın dalgın. Sabahki kavgamızdan sonra aşağıya inmek istememiştim hiç, yüzünü görürsem yine kendimi tutamadan düşüncesizce laflar edecek ve gerginlik yaratarak başıma bela alacaktım, biliyordum, sadece yatağımda karamsar düşünce ve duygularımla kendi kendime kavrulmayı seçtim ben de. Hava gittikçe kararırken şiddetlenmeye başlayan yağmur sesi eşliğinde birkaç saatlik bir uyku da çekmiştim hatta.

Lilith'in GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin