27. Tiramisu ve Sarışın

32.3K 2.3K 3.7K
                                    

○●

Uyarı: Bu bölümde hassas içerikler bulunmaktadır.

Destekleriniz için teşekkürlerr

Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın:)


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bölüm Yirmi Yedi

''Tiramisu ve Sarışın.''

Meira
Günümüz

Напоследок - Вектор А

Doğrusu, evlatlık olduğuma pek şaşırmadım.

Benjamin ve Ahuva, hatırlayabildiğim halleriyle hem esmer hem de kara kaşlı kara gözlüler. Yeşil göz çekinik gendir ve evet, kara göz kara kaş ebeveynlerden de, eski atalar aracılığıyla ve gen kombinasyonlarıyla çocuklara geçebilir ama hiçbir yönden benzemeyişimiz de başından beri çok şey söylüyordu sanki.

Öte yandan Klaus, öz amcam, birebir kopyam gibiydi. Biraz daha entrika girerse işin içine, onun öz babam olduğunu bile düşünebilirdim. Öyle düşünmek istemedim ama, ne de olsa Uygar'ın onu öldürmüş olma ihtimali vardı ve bir yerlerde 'akıl sağlığı yerinde' bir aile üyesinin kalmış olmasını dilerdim doğrusu.

Yine de beklentiye girmedim, bu konuda sevinmedim bile -ki hep olduğu gibi kursağımda kalmasın. Beklenti yoksa hayal kırıklığı da yok, unutma Meira.

Kısacası, bir Almandım.

Yahudi, tarikçi bir aileye çocukken evlat verilmiştim ve bu da bütün o ritüel bozması korkunç anılarımı, anlamsız kitaplarını ve sloganlarını, o mabede benzeyen inlerini ve bana dayattıkları anlayışları açıklardı.

Ayrıca, beni hiçbir zaman kabullenemeyişlerini, ailemden bunu duymasam da akrabalarım olduğunu düşündüğüm kişilerden sürekli 'soysuz, kansız' gibi hakaretlere, ayrımcılıklara maruz kalışımı ve bir esir olarak tutulmamı da mantıklı bir sebebe dayandırıyordu.

Ve tabii, o kırılma noktasıydı asıl beni bu duruma getiren.

Siyonistlerin en güçlü ailelerinden birini öldürmem, daha doğrusu öldürmekle suçlanmamla her şey değişmişti.

Meira, akıl almaz bir kan davasının ortasına düşmüştü.

Bu yüzden herkes peşimdeydi, bu yüzden Uygar beni yıllardır bir dağ başında saklıyordu ve yine tam da bu yüzden, Polat'ın benim aslında ölmediğimi -her nasıl öğrendiyse artık- bütün düşmanlarıma haber etmesiyle beraber de oradan ayrılmak zorunda kalmıştık. Herman ile dahi, bir nevi benim güvenliğim için anlaşma yapmıştık. Tabii, Herman'ın Meira'yı tanımadığını düşünürsek, bu anlaşma Uygar'ın çevresindeki herkesin güvenliğini kapsıyor olmalıydı.

Lilith'in GözyaşlarıWhere stories live. Discover now