Hafızasını kaybetmiş bir halde baş düşmanının evinde esir olarak uyanan Meira, geçmişte işlediği affedilemez bir günâhın bedelini ödüyor olduğunu öğrenir.
Meira uyandığında ona söylediği ilk sözü "Biz düşmanız" olan adamın, bir zamanlar gözlerinin...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm Yirmi Dört
MEİRA SHAVİT
Aralık 2019 Günümüz...
Doğrusu, evlatlık olduğuma pek şaşırmadım.
Benjamin ve Ahuva, hatırlayabildiğim halleriyle hem esmer hem de kara kaşlı kara gözlüler. Elbette atalar ve gen kombinasyonlarının da fenotipte büyük bir etkisi vardı ama hiçbir yönden benzemeyişimiz de başından beri çok şey söylüyormuş meğer. Öte yandan Niklaus, öz amcam, benimkine göre biraz daha kumrala kaçan saçları, yemyeşil gözleri ve herhalde gen havuzumuzda baskın olan seyrek kaşları ile benim birebir kopyam gibiydi.
Kısacası, aslen Almandım.
Yahudi, tarikatçı bir aileye çocukken evlatlık verilmiştim ve bu da bütün o ritüel bozması korkunç anılarımı, anlamsız kitaplarını ve sloganlarını, o mabede benzeyen inlerini ve bana dayattıkları anlayışları açıklardı. Beni hiçbir zaman kabullenemeyişlerini, ailemden bunu duymasam da akrabalarım olduğunu düşündüğüm kişilerden sürekli 'soysuz, kansız' gibi hakaretlere, ayrımcılıklara maruz kalışımı ve bir esir olarak tutulmamı da mantıklı bir sebebe dayandırıyordu.
Siyonistlerin en güçlü ailelerinden birini öldürmem, daha doğrusu öldürmekle suçlanmam da kırılma noktası olmuştu. Meira, akıl almaz bir kan davasının ortasına düşmüştü. Bu yüzden herkes peşimdeydi, bu yüzden Uygar beni yıllardır bir dağ başında saklıyordu ve yine tam da bu yüzden Polat'ın benim aslında ölmediğimi – her nasıl öğrendiyse artık – bütün düşmanlarıma haber etmesiyle beraber oradan ayrılmak zorunda kalmıştık. Herman ile dahi, bir nevi benim güvenliğim için anlaşma yapmıştık, değil mi? O Alman örgüt, Shavitlerin düşmanıydı çünkü.
Mert ile geçirdiğim ilk geceye gelelim.
Kendisinin televizyona kitlenip bütün gece maç izleyen fanatiklerden olduğunu söylemediysem eğer, şimdi söylüyorum: tam olarak öyle bir fanatik. Basketbol maçıydı, Fenerbahçeli kendisi, karşı takıma bin birinci defa sövüşünden de artık sadece ben değil bütün gökdelen biliyordu onun takımını.