10. Tehlikeli Oyunlar

33.2K 1.9K 1.3K
                                    

○●

Beğenerek destek verebilirsiniz♡

Beğenerek destek verebilirsiniz♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm On

"Tehlikeli Oyunlar."

Kendi aklımda bininci defa kaybedişim.

Hiçbir çıkışa varamadığım bininci labirentim.

Her şey delilik, geçmiş zehirli, anılar çarpık, gerçekler yalan ve yalanlar da bir o kadar gerçekçi. Nasıl bir sınav bu?

İnsanlığa dönmem saatleri geçti, şömine başında pinekleyerek kafamdakileri boşaltmam ve savaşacak gücü bulamazsam bir zavallı gibi öleceğimi kendime defalarca kez hatırlatıp aklımı başıma devşirmem gerekti.

Kalk ayağa Meira, bitmedi bu savaş daha.

Kasanın şifresi 11273 değil, ikimizin doğum tarihi de değil ama elim boş çıkmadım o odadan.

Rüyamda gördüğüm kitap, sadece öylesine tekrardan kitaplığa göz attığım sırada birden belirdi sanki orada. Bu sefer gördüğüm gibi tanıdım onu. Hemen tuttuğum gibi çekip diğerlerinin arasından çıkardım ve nihayet ellerimin arasındaydı.

"אלוהים מדבר אלינו בלבד"

(Tanrı Yalnızca Bizimle Konuşur)

Koyu yeşil renkte kalın bir kapağın üstünde silik bir hayat ağacı çizimi var, ağacın dalları da kökleri de iki ters yöne doğru uzanıyor. Ortada ise altın varaklı harflerle yazılmış bir başlık ve alt kısımda da muhtemelen yazarın ismi.

O da ''משה יוסף שביט'' idi.
(Moshe Yosef Shavit)

Artık her kimse yazar... Bunun dışında kitapta yazılan her şey İbranice'ydi, oldukça kalındı ve 10 bölüme ayrılmıştı. Bu kadar. Görünüşte diğer kitaplardan hiçbir farkı yoktu, birdenbire İbranice'yi hatırlayacak halim de olmadığına göre kitabı kapattım ve tepsiye koydum. Sonra telefondan çevirerek inceleyecektim.

Karşı odanın kapısı kapalıydı, yaklaşıp yavaşça kapıyı araladım, içerisi karanlıktı, aralıktan süzülüp içeriye geçtim ve ışığı açtım. Uygar elbette aynı yerde, başını hafifçe önüne doğru eğmiş bir şekilde oturuyordu, ışığı açtığım vakit ağır bir hareketle kıpırdandı, geniş omuzları oynadı ve başını kaldırıp bana kısa bir bakış attı. Bu sırada ben de tepsiyi yaklaşıp az ötede arkada kalan yatağına bıraktım, kendi sandviç tabağımı aldım sadece ve geri dönüp karşısına geçtim.

''Diğer oda neden mumlarla dolu anlamıyorum,'' diye mırıldandım sandviçimden büyük bir ısırık alırken.

''Yakında anlayacaksın,'' dedi, gayet de uysal görünüyordu, sesi derinden ve yorgun geliyordu fakat bu sakin görünümüne nazaran onda rahatsız edici bir şeyler vardı.

Lilith'in GözyaşlarıWhere stories live. Discover now