13. BÖLÜM

43K 2.7K 3.5K
                                        


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm On Üç

UYGAR KARAŞAH
Şeytan'ın Avukatı


2012 / Ocak
7 yıl önce...

Adım Uygar ama adıma nazaran hiç de uygar biri değilim.

Hiçbir zaman olmadım. Hiçbir zaman hayat benim tablomda hafif fırça izleri bırakmadı. Hep kirliydim, hep kaba saba ve derbeder. Yalnızdım daima. Uygar Karaşah bir çocukken de bütün dünyaya karşı tekti bir yetişkinken de.

Hissizlik... İliklerime kadar bildiğim tek eski dosttu bu. Dost diyorum çünkü kalbim atsaydı şu zamana kadar hayatta kalamayacağımı biliyordum. İnsan olmakla araya çektiğim bariyerdi beni hayatta tutan. Hızlı bir hayat, yavaş atan, acele etmeyen bir kalp, kaos, bitmek bilmeyen şiddet, nereye çıktığını bilmediğim yollara sapıp durmak ve içmek. Hem geçmişi hem de gelecekte yaşanacakları unutmak için... Onları da gırtlağımdan aşağılara göndermek ve her şeyi önce içimde, daha sonra da kafamda bitirmek için...

Şeytanın Avukatı, derler bana ve hayır. Mert'in birçok kez dalgasını geçtiği üzere bu Al Pacino'nun filmine bir atıf değil.

Asıl atıf, gerçekten de şeytanların avukatı olmamda yatıyor. Bendeniz, önemli bir siyasi figür olan babanın kişisel avukatı, kirli dosyaları halı altına süpürme uzmanı, gömleği kanlı bir beyaz yaka ve eli silah tutan okumuş bir çete üyesiyim. Trajikomik bir hayat cüppeli bir katil olmak. Babam pek övünür bununla, okumamı hiçbir zaman istemedi ama avukatlığa geçtiğimde de pekâlâ, dedi. En iyi avukat suçlulardan olur!

Kasvetli bir gece, kafamda bin bir düşünce, kalbimde ise bir boşluk büyükçe.

Her sokağını avcumun içi gibi bildiğim yerlerdi buralar ama nereye gittiğimi ilk defa bilmiyordum. Rüzgâr nereye götürürse değil, aylak adımlarım nereye saparsa. Sanki karanlığa daha da batabilecekmişim gibi izbe bir bataklığa daldım.

Hırçın bir soğuk, üzerimde siyah, deri bir ceket. Ellerim cebimde, parmaklarımın arasında ise tanıdık bir canavar... Tabanca.

Adımlarım yavaş ama kararlıydı. Nereye varacağını ve nerede bitmek isteyeceğini biliyor, korkmuyor, tereddüt etmiyor, acımıyordu. Metal makineyi öyle sıkı kavrıyordum ki ateşler içinde yanan ellerimin arasında eriyecekti. Çiseleyen yağmur damlaları omuzlarıma, saçlarıma dokunuyor, kirpiklerimi ıslatıyordu. Etrafa bakınmıyor, kimseyi görmek istemiyor ve arada omzuna çarptığım silik siluetlerin de hayret nidalarına hiç içerlemiyordum.

Daha sakin bir yere gitmeliydim. Etrafta çok kafa dolaşıyor ve meraklı gözler beni tarıyordu. Yalnız bitirmeli, yalnız gitmeli, insanlardan olabildiğince uzakta bir yerlerde kapatmalı bu defteri.

Lilith'in GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin